Anasayfa/ SSS
Hukuki konularda genel merak edilenleri net ve anlaşılır şekilde yanıtlıyoruz.
Dava Nasıl Açılır?
Öncelikle açacağınız davayı bir vekil aracılığı ile takip etmeyecekseniz, davanızın türü ve konusuna göre görevli ve yetkili mahkemeye davanızın konusunu bu davayı açma sebebinizi ve mahkemeden taleplerinizi içeren bir dilekçe hazırlamanız gerekecektir. Bununla birlikte bazı yargılama harç ve giderlerinin, istenmesi halinde birtakım teminatları mahkeme veznesine peşin olarak yatırarak davanızı açabilirsiniz. Bunun yanı sıra açtığınız davanın türü ve konusuna göre uygun vekaletname ile bir avukattan hukuki yardım alarak davanızı açabilir, takip edebilirsiniz. Malumunuz üzere bir dava süreci kendi içerisinde birçok hukuki teknik bilgi ve yöntemi içinde barındırmaktadır. İş bu sebeple kendinizi vekiller aracılığıyla temsil etmenizi; hak kaybına uğramamanız adına öneririz.
Dava Nasıl Açılır?
Öncelikle iş davaları ve iş hukukuyla ilişkili işlemlerin özel hukuk alanına girdiğini bu suretle bu tür özel hukuk davalarını ancak kendi rızanız doğrultusunda yargı merciilerin önüne taşıyabileğinizi bilmeniz gerekir . Bunu kendiniz yada hukuki bilgi ve desteklere dayandırılarak daha doğru ve sağlıklı bir dava açmak istiyorsanız avukatınız aracılığı ile yapabilirsiniz. Bunun için yapılması gereken şey, dava dilekçesini hazırlamak ve dilekçeyi İş Mahkemesine ya da işyerinin bulunduğu yerde İş Mahkemesi yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilmesi gerekmektedir.
-Tazminat Davası Nasıl Açılır?
Tazminat davaları, herhangi bir hukuka aykırı fiile maruz kaldığınızda yani sizin bir kusurunuz olmamasına rağmen uğramış olduğunuz birtakım maddi ve manevi zararlarının giderilmesi amacını taşıdığını söyleyebiliriz. Tazminat davalarının açılabilmesi için, ortada haksız bir fiilin olması, borç ve alacak ilişkisine dayalı sözleşmenin ihlal edilmesi, haksız fiil karşısında bir zararın meydana gelmiş olması gerekir. Tazminat davası açılabilmesi için ihlal edilen kural ile tazminata konu olay arasında bir ilişki bulunması gerekir. Tazminat davası açılırken davanın niteliği ticari değilse Asliye Hukuk Mahkemelerine müracaat edilir. İdarenin işlemleri ya da eylemleri nedeni ile zarara uğrayanlar tazminat davası açacağı zaman İdare Mahkemelerine tam yargı tipli dava türü ile başvurmalıdır.Tazminat davaları; sözleşme ihlali, suç işlenmesi, trafik kazası, doktor hatası , iş kazaları, boşanma, nişanın bozulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat olarak sayılamayacak kadar çok nedenden kaynaklanabilir.
Dava Dilekçesinde Nelere Dikkat Edilmelidir?
Bir dava dilekçesinde her şeyden önce dikkat edilmesi gereken husus, davanın hangi mahkemede açılacağıdır. Dava açılacak mahkeme doğru bir şekilde belirlenmeli ve o mahkemeye hitaben mahkeme adı yazılarak dilekçe yazılmalıdır. Bunlarla birlikte davayı açacak kişi ile davalı taraf veya tarafları adı, soyadı, adresleri, dava açacak kişilerin kimlik numarası, eğer dava bir avukat aracılığı ile açılıp takip edilecekse vekilin adı, soyadı, adresi, dava açacak kişi veya davalı bir yasal temsilci ile temsil ediliyorsa onların adı, soyadı, adresleri, davanın konusu, davanın değeri ve dava açacak kişinin bütün olayı açık ve anlaşılır bir şekilde düzenli bir sıralama ile anlatmalı, dilekçede belirttiği hususları ispat edecek delilleri ve hukuki dayanakları belirterek dilekçeyi imzalayıp görevli ve yetkili mahkemeye vermelidir.
Hakkımda Dava Açıldığını Nasıl Öğrenebilirim?
Eğer hakkınızda açılmış bir dava varsa ve bu dava kabul edilmişse, ceza davalarında iddianamenin kabulü ile yaklaşık 30 ila 45 gün içinde duruşma tutanağı adresinize, hukuk davalarında yargılama aşamasına geçilmeden önce yani herhangi bir duruşma olmadan henüz davanın başlangıcında size bu davaya yani karşı tarafın aleyhinize mahkemeye sunmuş olduğu ilk dava dilekçesine karşı aynı mahkeme tarafından size iki hafta içerisinde bu dava dilekçesine bir cevap hakkınızın olduğu PTT vb yollarla adresinize tebligatı yapılır. Bu tebligatlar vasıtası ile hakkınızda açılmış davalardan haberdar olabilir yada hakkınızda bir dava açıldığını düşünüyor veya merak ediyorsanız kimlik numarası ve e-devlet şifresi ile birlikte Adalet Bakanlığı’nın “Dava Dosyası Sorgulama” hizmetinden yararlanabilirsiniz. Vatandaş, E-Devlet aracılığıyla; dosyanın esasını, dosyanın açılış tarihini, duruşma tarihini ve dosyadaki taraf rolünü öğrenebilirsiniz. Bu noktada www.yargitaycb.gov.tr adresini kullanabilir ve tebliğname numarası, esas numarası, karar numarası ya da T.C. kimlik numaranız üzerinden dava dosyası sorgulama işlemlerini de gerçekleştirebilirsiniz.
MAHKEMEYE YATIRDIĞIM HARÇ VE MASRAFLARI GERİ ALABİLİR MİYİM?
İlgili mahkemede açacağınız davalar için birtakım peşin harç ve giderler söz konusudur. Bu tür giderlerin dava açılmadan önce sizden zorunlu olarak talep edilmesi, bu davayı haksız yere veya hukuki bir yararınız olmaması, açtığınız davayı kaybetme ihtimaline karşı sebep olduğunuz yargılama giderleri ve karşı tarafın yapmış olduğu birtakım masrafları garanti altına alma amacı taşır. Ancak açtığınız davanın kabul edilmesi ve haklı bulunmanız, davayı kazanmanız sonucunda Yargılama sonunda başvuranın haklı çıkması halinde ise hükümde yatırılan harcın talep halinde iadesine karar verilmektedir.
Hangi Dava Arabuluculuğa Tabidir?
Arabuluculuğa tabi davaları belirtmeden önce arabuluculuk kurumunu kısaca belirtmekte fayda var. Şöyle ki mahkemelerin iş yükünü azaltmak, her iki tarafında mahkemeye başvurmadan önce yani günün sonunda bir tarafın davayı kaybedip bir tarafın ise kazanması bunun neticesinde bir tarafın birtakım kar elde etmesi bir tarafın ise dava konusuna göre ağır bazı yaptırımlara maruz kalmasının önlenmesi amacıyla aslında her iki tarafında kazanan ve yine günün sonunda her iki tarafında mutlu olacağı bir alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olduğu şeklinde açıklanabilir. Taraflar maddi ve manevi açıdan bazı yargılama giderlerini ödemeksizin elbetteki bu yola ihtiyari olarak başvurabilirler. Ancak bazı uyuşmazlıklarda ise bu yola başvurulması tarafların iradesine değil bizzat kanunun emredici hükümlerine tabi olarak mahkemelerde dava açılmadan önce tüketilmesi gereken bir kanun yolu olabilmektedir. İşte tam da bu noktada hangi davaların arabuluculuğa tabi olduğu sorusu gündeme gelmektedir. Çek ve bonodan, rekabet yasağından, fikrî mülkiyetten, komisyon sözleşmesinden, yayın sözleşmesinden, rehin karşılığı ödünçten kaynaklanan uyuşmazlıklar arabuluculuk kapsamına girmektedir. 5 Nisan 2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 7445 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 37. Maddesi hükmü ile, kira ilişkilerinden kaynaklanan kira tespit ve tahliye davalarında zorunlu arabuluculuk şartı getirilmiştir. Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda da arabuluculuk şartı getirilmiştir. Dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması zorunludur.
Tanıklık Ücreti Nedir?
Bu kurum hukuk muhakemeleri kanununun 3. ve 4. maddelerinde düzenlenmiştir. MADDE 4- (1) Tanık, hazır olabilmek için seyahat etmek zorunda kalmışsa yol giderleriyle tanıklığa çağrıldığı yerdeki konaklama ve beslenme giderleri de karşılanır. MADDE 3- (1) Tanığa, tanıklık nedeniyle kaybettiği zamanla orantılı olarak 40,00 ilâ 80,00 TL arasında ücret ödenir.
Mahkemeye Tanıklık Yapmaya Gitmezsem Olmaz Mı?
Tanıklık yapmak görünüşte basit ya da önemsiz olarak algılanabilir. Bu sebeple tanıklık görevini yerine getirme konusunda kişilerde sorumsuz davranma, önemsememe düşüncesi oluşabilir ancak her ne kadar ifade edildiği gibi görünse de tanıklık için gönderilen tebligat hakim ve mahkeme kararıdır. Bu durum da konunun ciddiyeti açısından bize göre yeterlidir. Usulüne uygun davetiyeye rağmen duruşmaya mazeret bildirmeden gelmeyen tanık, zorla getirilir. Ayrıca duruşmaya gelmeyen tanık hakkında beş yüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur.Bu görev ve aksi davranışın karşılığındaki yaptırım, tarafınıza gönderilen tanıklık duruşma tutanağında da ayrıca belirtildiği için bu konu hakkında bilgi ve düşüncelerimiz bunlarla sınırlandırılabilir.
İcra Takibi Nasıl Başlatılır?
Alacaklının elinde kambiyo niteliğinde bir belge bulunmaz ise alacaklı genel haciz yoluna başvurur. Genel haciz yolunda alacaklı yetkili icra dairesine başvurarak icra takibi başlatır. Alacaklının bu başvurusuyla icra takibi başlar. İcra dairesi alacaklının takip talebi üzerine borçluya ödeme emri gönderir. Genel haciz yolu ile icra takibinde, icra takibi alacaklının bir icra dairesine giderek takip talebinde bulunması ile başlar. Bu şartları sağlayan bir takip talebi icra müdürü tarafından onaylanarak icra takibini başlatılır.
İcra Takibine İtiraz Etmezsem Ne Olur?
İtiraz edilmemesi halinde alacaklı haciz işlemleri başlatabilir. Haciz işlemleri, alacaklının borçluya ait mallarının haczedilerek paraya çevrilmesini sağlar. Haciz işlemleri, alacaklının talebi doğrultusunda icra müdürlüğü tarafından gerçekleştirilir. İlamsız olarak başlatılan icra takibi dosyalarına yasal sürelerde itiraz edilmemesi halinde borç kabul edilmiş sayılır. Bu durumda da alacaklı, haciz ve ifa işlemlerini adli yollarla gerçekleştirebilir. Gecikmiş itiraz, takibin yapıldığı yerdeki icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır ve borçlunun haczedilmiş malları paraya çevrilene kadar engelin ortadan kalktığı günden itibaren üç gün içinde yapılmalıdır. Borçlu hem süresinde itiraz etmesine engel olan hali hem de itirazını icra mahkemesine bildirir. Bunun önüne geçilebilmesinin yolu ise icra müdürlüklerine başvurulmasıyla mümkündür.
Avukatlık Ücreti Nasıl Belirlenir?
Eğer Ceza Muhakemesi Kanununa göre talebiniz doğrultusunda sizin için zorunlu bir avukat atanmamış ise ya da siz herhangi bir adli yardım talebinde bulunmamış iseniz yani kendiniz özel olarak vekalet verdiğiniz bir avukat ile davanızı takip ediyorsanız bu durumda avukatınız ile avukatlık ücret sözleşmesine dayanarak aranızda özel bir vekalet ve danışma ücreti belirleyebilirsiniz. Bunun dışında yukarıda belirttiğimiz üzere bir zorunlu müdafilik söz konusu ise Mahkeme tarafından bu vekalet ücretinin hesabında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi esas alınır. Yargılama gideri olan bu vekalet ücretinin takdirinde hukuki sürecin tamamlandığı ve dava sonunda kararın çıktığı tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır. Avukatın davayı kazandığı kısmının yüzde onu ile yüzde yirmisi arasında arasında ücrete hak kazanacağı düzenlenmiştir. Bu oran ise ilamın kesinleşme tarihine göre belirlenecektir.
Avukatlık Ücret Sözleşmesi Ne İçin Yapılır?
Avukatlık ücret sözleşmesi; baro levhasına yazılı olup mesleğini serbest olarak yapan avukat ile iş sahibi arasındaki hukuki ilişkilerin düzenlenmesini, hukuki sorun ve uyuşmazlıkların çözümlenmesini konu edinen bir sözleşmedir. Avukat ile iş sahibi arasında avukatın belli bir hukuki yardımda bulunması karşılığında iş sahibinin kural olarak belli bir ücret vermeyi kabul ettiği sözleşmedir. Avukatlık sözleşmesinin bir tarafını avukat oluştururken diğer tarafını iş sahibi yani müvekkil oluşturmaktadır.
Size Nasıl Ulaşabilirim?
Bize web sitemizde bulunan Whatsapp butonunu kullanarak ulaşabilirsiniz. Bununla birlikte ofisimizde sizleri ağırlamaktan memnuniyet duyarız. Yine web sitemizde bulunan online danışmanlık sisteminin kullanmak suretiyle de bize ulaşabilirsiniz.
Davalar Ne Kadar Zaman Sonra Sonuçlanır?
Açtığınız davanın niteliği, taraf sayısı ve konusunu bilmeden bu soruya net bir cevap vermek mümkün değildir. Ülkemizde davalar ortalama ilk derece mahkemelerinde davaların tipi değişmek koşuluyla 1-2 yıl sürmekte olup bu süre değişkenlik göstermektedir. Örneğin anlaşmalı boşanma davası 2 hafta ile 3 ay arasında bitebilmekteyken bir miras davası ve ceza hukuku alanına giren bir dava ilk derece mahkemelerinde 2-3 yılı bulabilmektedir.
Davaları Nerede Açmalıyım?
Bu sorunun cevabı da yine aynı şekilde açtığınız davanın konusuna, niteliğine ve mahiyetine göre değişiklik gösterebilir. Ama usul açısından genelgeçer bir kural vardır ki o da; dava, yetkili ve görevli mahkemeye verilecek dilekçe ile açılır. Yargılamanın yapılabilmesi için gerekli harç ve gider avansı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükmünce peşin olarak mahkeme veznesine ödenmek zorundadır.
Davalarda Görevli Mahkeme Ne Demektir?
Görevli mahkeme, dava şartı olup bir davaya bakmakta görevli olan mahkemeye verilen isimdir. Örneğin bir miras davasında görevli mahkeme mirasbırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesidir.
Zamanaşımı Nedir?
Zamanaşımı hukuk kurallarının kişilere tanıdığı hakların, getirdiği yaptırımların yine hukuk kuralları ile belirlenen süreleri aşmasıdır. Bir diğer deyişle bir hak hukuk kuralında öngörülen sürede kullanılmadığında hukuk düzeninde birtakım sonuçlar meydana gelmektedir. Zamanaşımı, hak düşürücü süre bu sürelerdendir. Daha açıklayıcı bir şekilde ifade etmek gerekirse; kişi sahip olduğu ya da talep edebileceği bir hakkı keyfi olarak erteleyemez, bunu her istediğinde gündeme getiremez veya isteyemez. Bu durumu üçüncü bir kişi aleyhine kullanamaz. Öyle ki hukuk düzenimiz buna bir sınırlama getirmiş ve her hakkın her olayın durumuna göre bunları talep edebilmeyi bir süre ile belirlemiş deyim yerindeyse kısıtlamıştır.
Hak Düşürücü Süre Nedir?
Kanunda belirtilen süre, söz konusu hak kullanılmaksızın geçirildiği takdirde hakkın kendisi, talep edilebilirliği son buluyorsa hak düşürücü süreden söz edilmektedir. Burada sürenin dolması ile birlikte sadece hakkın dava edilebilirliği değil hakkın kendisi de yok olmaktadır. Örnek vermek gerekirse; İtirazın iptali davasının, itirazın alacaklıya tebliğinden başlayarak bir yıl içinde açılması gerekir. Bu süre, hak düşürücü niteliktedir. Bir başka örnek vermek gerekirse; İhalenin feshini isteme süresi olarak düzenlenen 7 günlük ve bir yıllık süreler hak düşürücü niteliktedir. Kısacası belirlenen bu sürelere riayet edilmez ve müdahale edilmezse hak düşürücü süre geçtiği anda artık böyle bir hak ve talebiniz olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Avukatla Hangi Zamanda İletişime Geçmeliyim?
Özellikle avukatların yalnızca sizlerin vekili olmadığını, sizler gibi birçok müvekkilinin hayati meselelerine dahil olduğunu belirtmek gerekmektedir. Bu yüzden daima taraflar birbirlerini iyice dinlemeli ve anlayışla karşılamalıdır. Biz özellikle haftanın her günü müvekkillerimizin erişimlerine açık olmayı önemsiyoruz. Ancak özellikle hafta içi sabah saat 08.30’dan akşam 19.30’a kadar daima hizmetlerimiz devam etmektedir.
Kamu Hukuku ve Özel Hukuk Ayrımı Nedir?
Kamu Hukuku: Devletin diğer devletlerle ya da kamu gücünü kullanarak kişilerle ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Özel Hukuk: Kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini eşitlik esasına göre düzenleyen hukuk kurallarının bütünüdür. Özel hukuk bireyler arasındaki ilişkileri, kamu hukuku ise kamu kuruluşlarının birbirleriyle olan ve bireylerin kamu kuruluşlarıyla olan ilişkilerini düzenler. Örnekle açıklamak gerekirse Türk medeni kanunumuz bir özel hukuk alanına girer. Örneğin boşanma davası da medeni kanunumuza göre çözümlenir ve bu davalar aile mahkemelerinde görülür. Ancak burada sorumuzla alakalı belirtmemiz gereken en önemli mesele bu özel hukuk alanında ve davalarında tarafların kim olduğudur. İşte tam da bu noktada özel hukuk kamu hukuku ayrımı ortaya çıkmaktadır. Örnek verdiğimiz boşanma davası yani medeni kanunumuzu ilgilendiren bir davada her iki tarafı da özel bireyler oluşturur. Kamu hukuku ise bu noktada özel hukuktan ayrılmaktadır. Şöyle ki kamu hukukunda, bir kamu davasında taraflardan biri daima kamudur yani devlettir. Buna örnek olarak da ceza hukuku alanına giren bir hırsızlık suçundan bahsedebiliriz. Her ne kadar hırsızlık suçu bir kişinin mal varlığına değerlerine kişiliğine karşı işlenmiş gibi görünse de bu suç ve suçlardan bütün toplumun etkilenmesi söz konusudur ve etkilendiği, ilgilendirdiği kabul edilmiştir. İşbu durumda devlet savcılık, kolluk vb. marifetiyle bu suç ve olayların tarafı olur ve artık bu davalarda taraflardan birisinin devlet olduğu kabul edilir.
Tebligat Ulaşmamasına Rağmen İcra Takibi Nasıl Kesinleştirilmiş Olabilir?
Borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden, icra takibine devam edilerek haciz ve satış yapılamaz . Borçluya icra emri göndermedikçe diğer bir takip işlemine devam edilemez. Takip işlemleri usulüne uygun olarak ilgililere bildirilmelidir. Böylece ilgililer, zamanında takip işlemleri hakkında bilgi sahibi olurlar. İcra işlemleri bir taleple başlar ve devamında icra dairesi tarafından ilgilisine tebliğ ile devam eder. İlgili kişiye tebliğ yapılmadan herhangi bir işlem yapılamaz eğer yapılırsa takibin herhangi bir aşamasında süresiz şikayet yolu ile iptal edilir. Eğer MERNİS adresinize ilk tebliğden sonra Tebligat Kanunu 21/2 uyarınca yeniden ödeme emrinin tebliği halinde tebliğ yapılmış sayılacaktır.
Eski Hale Getirme Nedir?
Yasada belirtilmiş veya hakim tarafından belirlenen kesin süreler vardır. İşte bu kesin süreler elde olmayan bazı sebeplerden dolayı yapılmamışsa kanunun bu işlemleri tekrar yapmak için tanıdığı bir haktır. Eski hale getirme bir kanun yolu değildir. Süresinde yapılmayan işlemler ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa eski hâle getirme talebinde bulunulamaz. Eski hale getirme talebi elde olmayan sebeplerin ortadan kalkması halinde iki hafta içinde talepte bulunmak gerekir.
Eski Hale Getirme Nasıl Yapılır?
Eski hale getirme talebi dilekçe ile yapılır. Dilekçede talebin dayandığı sebepler ile bunların delil ve emarelerinin gösterilmesi gerekir. Süresi içerisinde yapılmamış olan işleminde eski hale getirme talebinde bulunmak için öngörülmüş olan iki haftalık süre içerisinde yapılması zorunludur.
Avukat Vekaletnamesi Nasıl Çıkarabilirim?
Vekaletname çıkartmak için, hukuki dava veya işinizi görmek üzere vekil kılacağınız avukatın kimlik veya sicil numarasını alarak , nüfus cüzdanı ya da kimlik bilgilerinizi içerir pasaport ile birlikte bizzat kendiniz herhangi bir notere giderek, vekaletin hangi iş için gerekli olduğunu notere açıklayarak, uygun vekaletname düzenlettirerek alabilirsiniz.
Av. Muhammed Emin KIRICI’ya vekaletname çıkarabilmek için gereken bilgiler;
“Av.Muhammed Emin KIRICI
Erzurum Barosu Sicil No:1391
Adres: Rabia Ana Mah. Taşmağazalar Cad. No:171 Yakutiye/ERZURUM”
Genel Dava Vekaletnamesi Nedir?
Kişiye sıkı sıkıya bağlı ( bizzat kendisinin irade ve açık beyanı ile örneğin evlenme, boşanma, isim soyisim değişikliği gibi) işlemler dışında kendisine karşı açılmış yada açılacak davalara karşı vekil kıldığı avukata, davasını takip etmek için verdiği genel bir yetki belgesini ifade eder.Bu belge, kişinin adına her türlü yasal işlemi gerçekleştirmek için vekile geniş bir yetki verir. Vekil, genel vekaletnameye dayanarak kişinin tüm temsil hakkına sahip olur.
Genel Vekaletname Örneği (İçeriği)
Leh ve aleyhimde açılmış ve açılacak dava ve takiplerden dolayı T.C yargı organlarının, meclislerinin, daire ve kuruluşlarının her kısım ve derecesinde, her yol ve sıfatla beni temsile hak ve menfaatlerimi korumaya, davalar açmaya icra takibinde bulunmaya, açılmış davalara katılmaya, takibe ve neticelendirmeye, tahkime ve hakem tayinine, davayı kabule, davadan vazgeçmeye, her nevi dilekçe ve evrakları beni temsilen kendi imzası ile ilgili kurum ve kuruluşlara vermeye, tebliğ ve tebellüğe tanık, bilirkişi göstermeye, karşı taraftan gösterilenleri kabul veya redde, protesto, ihtarname, ihbarname keşidesine, keşide olunanlara cevap vermeye, yemin teklif, kabul ve redde, keşif yaptırmaya keşiflerde hazır bulunmaya, keşif raporlarına itiraza, yeniden keşif talebinde bulunmaya, ihtiyati ve icrai tedbir ve hacizler yaptırmaya ve kaldırtmaya, icra daireleri, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, Vergi Mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri ile, yasalarla kurulmuş ve kurulacak yargı organları ve diğer devlet dairelerinin tümünde gerekli her türlü kanuni işlemleri yapmaya, işleri takibe, murafaaya, kararları temyiz etmeye, kararların düzeltilmesi ve yargılamanın iadesini istemeye, hakim, bilirkişi, hakem şahit,katip ve ehlivukufları şikayete ve redde, dava nakline, duruşmalara katılmaya, elden evrak alıp vermeye kayıt ve suretler çıkarmaya, dosyaları tetkike, yanlışlıkları düzelttirmeye, vergi daireleri, vergi itiraz, takdir temyiz ve il uzlaşma komisyonları ile yasalarla bu konularda kurulmuş ve bundan sonra kurulacak organlarda beni temsile, uzlaşma talebinde bulunmaya, tutanakları imzalamaya, itiraza, gerekli yasal işlemleri takip ve neticelendirmeye, yabancı ülke mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi için gerekli işlemleri yapmaya ve tanıma ve tenfize itiraza, duruşmalardan vareste tutulmam yolunda talepte bulunmaya tüm kararların infazını ilgili kuruluşlardan istemeye bu yetkilerin bir kısmı veya tamamı ile başkalarını da tevkil, teşrik ve azle ve bu yetkileri birlikte veya ayrı ayrı kullanmak üzere ahzu kabza, sulh ve ibraya, davayı kabule veya redde, davadan ve temyizden feragate, feragati davayı kabule, icra ihalelerine iştirak etmeye, adıma pey sürmeye mezun ve yetkili olmak üzere…… Barosu avukatlarından ………..adresinde mukim ………………… Vergi Kimlik Nolu Av. Muhammed Emin KIRICI tarafımdan vekil tayin edildi.
Özel Dava Vekaletnamesi?
Yalnız bir veya birkaç dava için avukata verilen vekaletname türüdür. Bu vekaletnameye konu iş ve işlemler kişinin bizzat kendisinin yapması gereken kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan , örneğin boşanma, ad soyad değişikliği, tanıma, tenfiz davaları olup bu hususta tayin edeceğiniz avukata ayrıca özel bir yetkilendirme (vekaletname) belgesi düzenlenmesi gereken durumdur. Avukatınız Düzenlenen bu vekaletnamede belirttiğiniz davalar dışında başka bir davada sizi temsil edemez. Genel vekaletnameden farklı olarak bu yetki belgesini almak için gittiğiniz notere vesikalık fotoğrafınızı sunmanız gerekir.
Yurt Dışından Vekaletname Nasıl Çıkarılır?
Kimlik belgeleriniz ile size en yakın Türk konsolosluğuna giderek süreci başlatabilirsiniz. Öncelikle noter vasıtasıyla ülkenize ait dil ile vekalet vermelisiniz. Bu dil yaşadığınız ülkenin dili olmalıdır. Sonrasında ise konsoloslukta yeminli tercüme ile çeviri yapılarak vekalet verme işlemi tamamlanacaktır.Vekalet verecek kişinin bizzat kendisi olmalıdır. Vekalet alacak kişinin bulunmasına ihtiyaç yoktur. Bu işlem genellikle aynı gün içerisinde tamamlanır. Daha sonra, konsolosluk tarafından düzenlenen noter vekaletnamesinin Türkiye’deki avukata ulaştırılması gerekmektedir.
Avukat Genel Dava Vekaletnamesi İle Ne Yapabilir Ne Yapamaz?
Bu durum avukatınıza ne tür bir vekaletname verdiğinize göre değişiklik gösterebilir. Öyleki genel bir vekaletname söz konusu ise bu yetki belgesinde belirtilen iş ve işlemler hakkında avukatınıza genel, geniş bir yetki alanı sunabilir. Avukatınız bu vekaletname ile adınıza yetki belgesinde belirtilen davaları ve işlemlerin tümünü yapabilir. ancak özel bir vekaletnameden bahsediliyorsa bu durumda avukatınız ancak vekaletnamede belirtilen özel yetkili iş ve işlemlerde hareket edebilir. Yetki tanınmayan durumlar hakkında hiçbir işlem yapamaz. Avukatınızın, vekaletnamede kendisine yetki vermediğiniz bir hususta işlem yapması ve bu konuda aleyhinize bir olay meydana gelmesi durumunda hukuken vekaletsiz iş görme hükümlerinde sorumlu olacaktır.
Temerrüt Nedir?
Temerrüt, bir borçlanmaya ilişkin borçlunun veya alacaklının yükümlülüklerini hukuka ve anlaşma kurallarına uygun olarak gerçekleştirememesi durumu olarak tanımlanabilir. Temerrüt, borçlu veya alacaklı kaynaklı olabilir. Borçlu olan tarafın borcunu zamanında ve belirlenen kurallara uygun bir şekilde gerçekleştirmemesi borçlu temerrüdü; alacaklının alacağını zamanında ve kurallara uygun bir şekilde tahsil etmemesi veya kabul etmemesi durumu ise alacaklı temerrüdü olarak tanımlanır.
Temerrüt Faizi Nedir?
Temerrüt faizi, temerrüdün oluşmasından giderilmesine kadar olan süre için borçlanma sırasında belirlenen esaslar çerçevesinde uygulanır.
Muaccel Borç Ne Demek?
Kısaca bir borcun ödeme vaktinin gelmesi , borçlunun borcunu ödemeye hazır hale gelmesi alacaklının alacağını isteyebilme zamanının gelmesi demektir. Ödenmesi gereken ve vadesi gelmiş olan ya da talep edilebilen anlamına da gelir. Muacceliyet kelimesi de borçludan bu borcun istenebilecek hale gelmesine, alacak ve borç ilişkisinde, borcun vadesinin dolması anlamına gelir.
Ayıplı Mal Ne Demek?
Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmayan ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımayan, sözleşmeye aykırı olan maldır. Ambalaj, etiket, tanıtma ve kullanma kılavuzu, reklam, ilan gibi yollarla özellikleri belirtilen bir malın özelliklerden bir veya birden fazlasını taşımaması halinde de o mal ayıplı mal olarak kabul edilir.Bir örnekle açıklamak gerekirse, bir satıcıdan HD görüntü kalitesine sahip olması nedeniyle alınan bir televizyonun görüntüyü net olmayan şekilde ve soluk göstermesi televizyonun ayıplı mal olduğunu gösterir.
Açık Ayıp Nedir?
Açık ayıp, satın alınan malın gözle görülebilecek şekilde ayıbının bulunması haline açık ayıp denir.
Gizli Ayıp Nedir?
Gizli ayıp, satın alınan malın gözle görülmeyen ve malın kullanılmasıyla ortaya çıkan ayıbı varsa gizli ayıp söz konusudur.
Satıcı, Satmış Olduğu Malın Ayıbından Ötürü Sorumlu Mudur?
Bir satıcı ile alıcı arasında kurulan sözleşmede satıcın asli yükümlülüğü, o malı alıcıya sözleşmede belirtilen durumlara uygun olarak vermesidir. Bu nedenle tüketiciye satmış olduğu bir ürünün olması gerektiği gibi olmaması, objektif özelliklerini sağlamaması nedeniyle satıcı bu ayıptan sorumludur. Satıcı ayıplı çıkan maldaki ayıbın kendisinden kaynaklanmadığını veya o ayıbı bilmesinin mümkün olmadığını ispatlaması halinde ayıptan sorumlu tutulmaz. Ancak tüketici ile satıcı arasındaki sözleşmenin kurulduğu tarihte tüketici malın ayıplı olduğunu biliyor veya bilebilecek durumda ise sözleşmeye aykırılık olmayacaktır.
Aldığım Bir Mal Ayıplı Çıkarsa Ne Yapabilirim?
Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme: Bu durumda tüketici ayıplı malı iade edip ödemiş olduğu parayı geri isteme hakkında sahiptir.
Satılanı alıkoyup satış bedelinden ayıp oranında indirim isteme: Bu durumda tüketici ayıplı malı iade etmek yerine kullanmaya devam etmek isteyebilir ve satıcıdan ayıp oranında indirim yapılarak satın alırken ödediği paradan indirim tutarının kendisine geri verilmesini isteyebilir.
Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme: Hakkaniyete uygun olarak ayıplı malın onarılması veya tamir edilmesi aşırı masraf gerektirmiyorsa tüketici, satıcıdan bu malın onarılmasını isteyebilir.
İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme: Bu durumda tüketici ayıplı olan malın ayıpsız olan bir başkasıyla yani, aynı malın sağlam ve işlevine uygun olanıyla değiştirilmesini isteyebilir.
Her Sözleşme Yazılı Olmak Zorunda Mıdır veya Bir Şekil Şartı Var Mıdır?
Türk Borçlar Kanunu’nda sözleşmeler, kural olarak, hiçbir şekle bağlı değildir. Diğer bir ifadeyle, kanunda kendisi için bir şekil kuralının öngörülmediği bir sözleşmenin taraflarca sözlü, yazılı veya resmi şekilden herhangi birinin tercih edilmesi suretiyle yapılması mümkündür. Bir sözleşmenin geçerli olması için tarafların sözleşmeyi özgür iradeleriyle ve bilinçli olarak yapmış olmaları gereklidir. Taraflardan birinin zorlanması (cebir), korkutulması (tehdit) ya da aldatılması (hile) yoluyla yapılan sözleşmeler geçersizdir. Yine aynı şekilde bir tarafı aşırı zarara uğratacak diğer bir tarafta bu sözleşmeden aşırı olarak yararlanması sözkonus ise bu tür sözleşmelerinde geçersizliği gündeme gelecektir.
Sebepsiz Zenginleşme Nedir?
Haklı bir sebep olmadığı halde başkası aleyhine zenginleşme olarak tanımlanmaktadır. Sebepsiz zenginleşen kişi, bu zenginleşmeyi, aleyhine zenginleştiği şahsa iade etmek mecburiyetindedir (BK 77/1). Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkisinde haklı bir sebep olmaksızın başka bir şahıs aleyhine zenginleşen kimsenin mal varlığında meydana gelen artışın (zenginleşmenin) aynen veya nakden iadesi söz konusudur. Dolayısıyla hukuk düzeni, malvarlığı sebepsiz olarak başkası aleyhine artan kişiye müeyyide olarak bu zenginleşmeyi iade borcu yüklemek suretiyle hukuki değerler arasında bozulmuş olan dengeyi yeniden kurmuş olur.
Eksik Borç Nedir?
Eksik borçlar alacaklıya, borçluyu dava ve takip yetkisi vermeyen borçlar olarak tanımlanır. Bu gruba giren borçlar geçersiz veya imkânsızlık nedeniyle yerine getirilmeyen borçlar değildir. Bu borç türüne örnek olarak kumar ve bahisten doğan borçları, evlenme simsarlığından doğan ücret borçlarını, ahlaki ödevlerden doğan borçları, sözleşmeden doğan borçları ve malikin iyiniyetli zilyet karşısındaki borcunu verebiliriz.
Eksik Borç Niteliğinde Bir Borcu Ödemem Halinde Geri Alabilir Miyim?
Eksik borcun borçlusu borcunu ifa ederse, bunu alacaklıdan geri isteyemez veya borçlu borcunu ifa etmezse, alacaklı borçluyu borcunu yerine getirmesi için hukuken zorlayamaz. Yani doğuştan eksik borçlar doğduğu andan itibaren talep ve dava edilemezler, cebri icraya konu olamazlar.
Müteselsil Sorumluluk Nedir?
Müteselsil sorumluluk birden çok kişinin aynı zarardan, yükümlülerden her birinin zarar görene karşı, diğer yükümlüler tarafından zararın tamamını tazmin edinceye kadar sorumlu olmasıdır. Kısacası borcunu ödemeyen kişiye değil de kefilin borçtan sorumlu tutulmasından kaynaklanan bir durumdur. Müteselsil sorumluluk konusuna farklı örnekler verecek olursak, herhangi bir idarenin vermiş oldukları zararlardan genellikle zararın meydana gelmesine sebebiyet veren kamu görevlisi müteselsil sorumlu olmaktadır. Müteselsil borçlulukta borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ifa edilene kadar devam eder.
Mal Değişim Sözleşmesi Nedir?
Mal değişim sözleşmesi en yalın hali ile herhangi bir veya birden fazla malın bir başkasına verilmesinin karşılığında, karşı tarafın da o malın ekonomik değerine denk bir veya birden fazla malı vermesi ile oluşan sözleşmedir. Değişim sırasında bahsi geçen malların mülkiyeti ve zilyetliği de karşı tarafa geçmektedir.
Bağışlama Sözleşmesi Nedir?
Bağışlama sözleşmesi, günlük hayatta sıklıkla yapılan sözleşmelerden biridir. Bağışlayan kişinin kendi mal varlığından başka bir kişiye karşılıksız olarak kazandırma yapması suretiyle meydana gelen bir hukuki işlemdir ve kural olarak sağlararası sonuç doğurmak üzere yapılır.Bağışlama sözü(taahhüdü): Bu tür bağışın sözleşmenin geçerlilik şekli adi yazılı şekildir. Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, elden bağışlama hükmündedir.
Bağışladığım Bir Şeyi Geri Alabilir Miyim?
Bağışlayan, geri alma sebebini ( örneğin bağış yapılan kişinin bağışlayana ve ailesine karşı ağır bir suç işlemesi ) öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabilir. Bağışlayan bir yıllık süre dolmadan ölürse, geri alma hakkı mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu sürenin sona ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.
Kira Sözleşmesi Yaparken Nelere Dikkat Etmeliyim?
Sözleşmede kira zammının ne zaman ve hangi oranda yapılacağı belirtilmelidir.
Sözleşmedeki kimlik bilgilerinin eksik doldurulmaması önemlidir. Mülk sahibi ve kiracının TC kimlik numarası, adı ve soyadı gibi bilgiler kira sözleşmesinde yer almalıdır.
Kiralanan mülkün bulunduğu adres, kat ve daire numarası, sözleşmede açık bir şekilde geçmelidir.
Sözleşmenin her sayfası kiracı ve mülk sahibi tarafından imzalanmalıdır. İmzasız belgeler, gelecekte belgenin gerekli olduğu zamanlarda işlevsiz sayılabilir.
Kira sözleşmesinde kiranın hangi tarihlerde ve hangi banka hesabına yatırılacağı bilgisi geçmelidir.
Aynı şekilde depozito ile ilgili detaylar, kira sözleşmesinde ayrıntılı olarak yer almalıdır. Bu detaylar, depozitonun niçin alındığını ve hangi şartlarda geri ödeneceğini belirtmektedir.
Kiracının evi teslim alırken tüm demirbaşları incelemesi gerekir. Bozuk ya da yıpranmış demirbaş bilgisinin kira sözleşmesinde yer alması şarttır. Aksi halde kiracı evden çıkarken bozuk demirbaşlardan sorumlu tutulabilir.
Tahliye Taahhüdü Nedir?
Taahhütnamede belirtilen tarih itibariyle kiracının evi tahliye etmesi gerektiğini kararlaştıran bir sözleşme diyebiliriz. Taraflarca imzalanan bu taahhütnamede belirlenen süre sonunda kiracının evi tahliye etmemesi durumunda ev sahibi, 1 ay içerisinde kiracının evden çıkarılması için tahliye taahhütnamesine dayanarak dava açabilir veya icra takibi başlatabilir. Kiracı taahhütname de belirttiği sürede taşınmazı boşaltmak yükümlü olurken kiraya veren bu tarihte tahliye edilmeyen taşınmazla ilgili olarak bir ay içinde icra dairesine başvurabilir veya tahliye davası açabilir. Tahliye talebinin yetkili icra dairesine yapılması gerekir.
Tahliye Tahhüdü Hangi Şartlarda Geçersiz Olur?
Tahliye taahhüdünün geçerlilik şartları; yazılı olması, kiracının serbest iradesine dayanması ve kira sözleşmesinden sonra kiralananın kiracıya tesliminden sonra imza edilmiş olmasıdır. Yargıtay’ın güncel uygulamalarına göre kira sözleşmesiyle aynı gün imzalanan tahliye taahhütnamesi geçersizdir. Kira sözleşmesinin başlangıcı tarihinden en erken bir gün sonra imzalanmış olmalıdır. Aynı zamanda kira sözleşmesi düzenlenirken, kiralayanın talebi üzerine kiracı tarafından imzalanan tarihsiz tahliye taahhüdünün sonuçlarına Yargıtay uygulamasına göre kiracı katlanmak durumundadır. Böyle bir durumda kiracı ancak taahhütnamenin sonradan kiralayan tarafından anlaşılan şekil dışında doldurulduğunu iddia edip bunu ispatlarsa taahhütname geçersiz sayılır.
Ömür Boyu Bakım Sözleşmesi Nedir?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Ömür Boyu Bakım Sözleşmesi Nasıl Yapılır?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin resmi şekil şartı ile yapılması zorunludur. Bu da akdin miras sözleşmesi şeklinde yapılmasıdır. Eğer bu akit devletçe tanınmış bakım kurumunca, yetkili makamlarca belirlenen şartlara riayet edilerek yapıldı ise, geçerli olması için adi yazılı olması da yeterlidir.
-Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Uygulamada iki farklı boşanma davası sözkonusudur. Bunlar: anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davaları olarak bilinir.
Çekişmeli boşanma davası:
Boşanmaya karar veren eşler, tazminat, nafaka, velayet gibi boşanmanın sonuçları üzerinde uzlaşamadığı durumlarda çekişmeli boşanma davası söz konusu olmaktadır. Yine eğer, eşlerden biri boşanmayı istemediği takdirde de çekişmeli boşanma sürecine girilir.
Anlaşmalı boşanma davası ise, bir aksilik çıkmaması durumunda tek celsede sonuçlanan bir dava türüdür. Hakim boşanma protokolünü inceler, tarafları duruşmaya davet eder ve duruşmada tarafların anlaşma iradelerine ilişkin olarak sözlü beyanlarını aldıktan sonra boşanmaya karar verir. Her iki tür boşanma davasının da açılması için yazılı bir dilekçe ile yetkili aile mahkemesine başvurulur. Boşanma dilekçesi taraflarca veya avukat aracılığıyla vekaleten hazırlanır. Dilekçe ekine çekişmeli boşanma davası ise deliller, anlaşmalı boşanma davası ise anlaşmalı boşanma protokolü eklenir.
Evlenmeye Engel Durumlar Nelerdir?
Kanuna göre kesin evlenme engelleri hısımlık, önceki evlilik ve akıl hastalığıdır. Bu nedenlerden birinin varlığı halinde kişinin evlenmesi mümkün değildir. Her nasılsa evlilik gerçekleşmiş ise bu evlilik mutlak butlan nedeniyle hükümsüz olup evliliğin iptali sonucunu doğuracaktır.Evlilik, bir kadın ve bir erkeğin aile kurmak, yaşamlarını beraber geçirmek amacıyla önceden belirlenmiş hukuk kurallarına uygun olarak bir araya gelmeleridir. Aile toplumun temelini oluşturan en önemli yapı taşlarından birisi olduğu için evliliğin hukuk düzenince belirlenmiş olan kurallara uygun olarak yapılması gereklidir. Bir kişinin evlenebilmesi için kanunda belirlenmiş olan evlenme yaşını doldurması gerekmektedir. Ülkemizde olağan evlenme yaşı hem kadınlar hem de erkekler için 17’dir. Yani bir kişi 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez. Olağanüstü bir durumun veya çok önemli bir sebebin bulunması halinde 17 yaşını doldurmamış kişilerin evlenmesine olanak tanınmıştır. Ülkemizde olağanüstü evlenme yaşı hem kadın hem de erkek için 16’dır. 16 yaşını doldurmamış birinin hiçbir şekilde evlenmesi mümkün değildir.Ancak bir kişinin evlenme yaşını doldurmuş olması evliliğin gerçekleşmesi için tek başına yeterli değildir. Kişinin evlenebilmesi için evlenme engellerinin bulunmaması gereklidir. Evlenme engellerinin bulunması durumunda kadın veya erkeğin evlenebilmesi mümkün değildir.
Gaiplik Nedir, Gaiplik Kararı Nereden Alınır?
Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden çok uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli bir olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine, mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. Gaiplik davası görevli ve yetkili mahkeme tarafından karara bağlanır. Gaip olduğu düşünülen kişi için açılacak dava Sulh Hukuk Mahkemesi’nedir. Bu konuda görevli olan mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise gaip olduğu düşünülen kişinin son yerleşim yeri mahkemesidir.Gaiplik kararı talep edebilmek için, ölüm tehlikesinden en aşağı bir sene yahut gaibin son haberinden beş sene geçmiş olmak lâzımdır. Hâkim, gaip hakkında malûmatı olan kimseler muayyen bir müddet içinde malûmatlarını bildirmek için usulü dairesinde ilân edilen bir tebliğ ile dâvet eder.
Çocuklar Boşanma Sürecinde Ölen Anne/Baba Adına Davaya Devam Edebilir mi?
Boşanma davası devam ederken ölüm halinde, ölen eşin mirasçıları davanın devam etmesini talep edebilirler. Ancak bu halde dava bir kusur tespiti davasına dönüşür. Bu nedenle dava sonucunda verilene kadar boşanma kararı gibi inşai nitelikte bir karar değildir. Bu durumda sadece tespit kararı verilir.
Evlilik Birliğin Temeleden Sarsılması Ne Demek?
Evlilik birliği, TMK m. 185 uyarınca evlenmeyle kendiliğinden oluşan yasal bir birliktir. Eşler arasında önceden öngörülemeyen ya da öngörülmüş olsa bile, üstesinden gelinebileceği düşünülen çok değişik sebeplerle, eşlerin yaşamı beraber paylaşma amacı ve arzusunun kalmaması, eşler için evliliği devam ettirme hevesinin ve gelecek sürdürme gayesinin tükenmesi, eşler arasında önemli fikir ve duygu ayrılığı yaşanması gibi durumlar, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını göstermektedir. Yaşanan olumsuz durumun, sadece bir eş için çekilmezlik yaratmış olması, diğer bir deyişle, eşlerden sadece birinin ortak hayatı devam ettiremeyecek durumda olması ya da bu konuda isteğinin tükenmiş olması, bu boşanma sebebinin oluşması için yeterlidir
Eski Eşime Nafaka Borcumu Ödemezsem Hapis Cezası Alır Mıyım?
Eğer nafaka ödenmezse, nafaka alacaklısı son üç aylık taksidin ödenmemesi durumunda icra ceza mahkemesine başvuruda bulunabilir ve nafaka yükümlüsünün üç aya kadar tazyik hapsine çarptırılmasını talep edebilir. Nafaka yükümlüsü hakkında nafaka ödeme yükümlülüğünü ihlal nedeniyle tazyik hapsi isteğinde bulunulduğunda, ilgili kişi eğer son üç aylık nafakayı öder ve ödemenin gerçekleştiğine dair makbuzu ilgili icra ceza mahkemesine sunarsa, tazyik hapsinden kurtulabilir. Aksi takdirde, nafaka yükümlüsü aleyhine tazyik hapsi kararı verilir.
Eski Eşim Nafaka Borcunu Ödemiyor Ne Yapabilirim?
Eğer nafaka ödemeleri yapılmazsa, alacaklı taraf icra takibi başlatarak nafaka miktarını tahsil edebilir. Tedbir nafakası için ilamsız icra takibi, diğer nafaka türleri için ise ilamlı icra takibi yöntemleri kullanılabilir.Ancak, icra takibine rağmen nafaka alacakları tahsil edilemezse, nafaka borçlusunun tazyik hapsine çarptırılması talebiyle icra mahkemesine başvurulabilir. Bu süreçte, yükümlünün üç aya kadar tazyik hapsi cezasına çarptırılması istenebilir.
Nafaka Borcumu Ödemezsem Maaşıma Haciz Konulur Mu?
Nafaka ödemeleri, birçok aile ve birey için önemli bir maddi destek sağlar. Ancak, bazen ödeme konusunda sorunlar ortaya çıkabilir. Nafaka ödenmezse, alacaklı tarafın haklarını koruma amacıyla başvurabileceği yollardan biri de maaş haczi olabilir.Maaş haczi, alacaklının nafaka alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlu tarafın maaşına el koyma hakkını ifade eder. Bu süreç, hukuki bir süreçtir ve belirli prosedürlere tabidir. Nafaka ödenmezse, alacaklı tarafın mahkemeye başvurarak maaş haczi talep etme hakkı bulunmaktadır.Maaş haczi, alacaklıya nafaka alacaklarını tahsil etme olanağı sağlarken, borçlu tarafın maaşının tamamına el koyma şeklinde değil belli bir oranda sınırlıdır.
Evlilikte Mal Rejimi Nedir?
Eşlerin evlilik öncesi ve sonrası edindikleri mallar üzerindeki hak ve yükümlülüklerin, evlilik birliğinin sona ermesinden sonraki süreçte tasfiye edilmesine ilişkin kural çeşitlerine mal rejimi denmektedir. Kanuni tanımından kısaca anlaşılacağı üzere: mal rejimi eşlerin evlilik birliğinin olası son bulması halinde mal varlıkları hakkında ihtilafa düşmeden birtakım sorun ve zorluklarla karşılaşmak zorunda kalmadan önceden belirlenen kurallara göre kolayca çözülmesini hedefleyen kurallardır.
Mal Rejimi Sözleşmesi Ne Zaman Nasıl Yapılır?
Mal rejimi sözleşmesi, eşlerin evlenmeden önce ya da evlendikten sonra da yapabilecekleri bir sözleşmedir. Eşler istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler. Küçükler veya kısıtlılar mal rejimi sözleşmesi yapabilmek için yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini, yazılı olarak da bildirebilirler. Mal rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur.
MAL REJİMİ TÜRLERİ NELERDİR ?
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Nedir?
Eşler aralarında başka bir anlaşma yoksa; kendilerine uygulanacak olan yasal mal rejimidir. Mal rejimi, eşler boşandıklarında ya da eşlerden biri vefat ettiğinde hangi mal üzerinde kimin ne oranda hak sahibi olduğu konusunda önem arz etmektedir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde bir eşe ait olan tüm mallar aksi ispat oluncaya kadar o eşin edinilmiş malı olarak kabul edilir. Eş, sözkonusu malın kendisine ait olduğunu iddia ediyorsa bunu ispat etmek zorundadır aksi takdirde o mal üzerinde bir hak talebinde bulunmayacaktır.
Edinilmiş Mallar Nelerdir?
1.Çalışmasının karşılığı olan edinimler (örneğin bir doktorun kazandığı muayene ücretleri, bir eşin iş akdi ile çalıştığı işyerinden elde ettiği ücret, bir yazarın yazdığı kitap karşısında elde ettiği telif…)
2.Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler (TMK mad. 219/ b.2’de sayılan kurum ve benzerlerinden aldıkları emekli maaşı, maluliyet ve işsizlik tazminatı gibi ödemeler)
3.Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4.Kişisel mallarının gelirleri (Örneğin eşin evlenmeden önce bankaya yatırdığı parasının, evlenme tarihine kadar olan faiz geliri kişisel mal sayılırken, evlenme tarihinden sonra işleyecek kısmı edinilmiş mal kabul edilir. Aynı şekilde miras yolu ile elde edilmiş taşınmazların kira gelirleri de aynı niteliktedir)
5.Edinilmiş malların yerine geçen değerler…
Mal Ayrılığı Rejimi (TMK Mad.242) Nelerdir?
Mal ayrılığı rejimi tarafların kendi mallarından ve borçlarından sorumlu olmasını ifade eder. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 242. maddesinde düzenlendiği üzere eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur. Devamında düzenlenen 243. maddeye göre ise ispat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı rejimine ilişkin hükümler uygulanır. Buna göre de belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur. Örnek verecek olursak bir taşınmaz evlilik birliği içinde alınmış olsa bile o taşınmaz tapuda kimin üzerine kayıtlı ise o eşe aittir. Kural olarak bu taşınmaz üzerinde diğer eşin bir hakkı yoktur. Bu tür mal ayrılığı rejimlerinde de söz konusu malın kendisine ait olduğunu iddia eden eş bunu ispat etmekle yükümlüdür.
Paylaşmalı Mal Ayrılığı(TMK mad.244) Nedir?
Paylaşmalı mal ayrılığı rejimin her iki tarafın da kişisel mallarını yönetmesi, tasarruf etmesi ve her eşin kendi mallarına ait borçlarından sorumluluğu ayrıdır. Ancak eşlerden biri tarafından paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra edinilen, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş mallar, ailenin geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler, mal rejiminin sona ermesi hâlinde eşler arasında eşit olarak paylaşacaktır. Bu sözleşmenin temeli eşlerin ayrı malvarlığı değerlerine sahip olması esasına dayanır.
4.Mal Ortaklığı Rejimi (TMK mad. 256)
Mal ortaklığı rejimi eşlerin edinilmiş malları ve her birinin kişisel eşyalarının toplamından oluşmaktadır. Mal ortaklığı genel mal ortaklığı ve sınırlı mal ortaklığı olmak üzere iki gruptan oluşmaktadır. Olağan yönetim dışındaki işlerde eşlerin birlikte hareket etmeleri zorunludur. Eşlerin söz konusu işi tek başlarına yapmaları diğerinin rızasını almak suretiyle söz konusu olabilir. Diğer eş haklı bir sebebi olmadan rızasını vermekten kaçınırsa istemde bulunan eşin evlilik birliğinin temsili hükümleri çerçevesinde hâkime başvuru hakkı vardır. Mal ortaklığı rejiminde eşlerin ortaklık mallarına girecek olan bir mirasın reddi diğer eşin oluruna bağlıdır, yani mutlaka izin alınması gerekmektedir. Örneğin murisin terekesi borca batıksa bu terekenin kabulü diğer eşin rızasına bağlıdır. Mirasın kabulü ya da reddi konusunda diğer eşin rızasını almak mümkün değilse veya diğer eş haklı sebep olmaksızın onay vermezse eşin, yerleşim yeri mahkemesine başvurarak diğer eşin rızasının yerine geçmek üzere karar verilmesini isteme hakkı vardır.
Soybağının Reddi Davası Nedir?
Soybağının reddi davası baba ile çocuk arasında mevcut olan soy ilişkisini ortadan kaldırmaya yönelik yenilik doğurucu bir davadır. Türk Medeni Kanununa göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren üç yüz gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır ve çocuk kocanın nüfusuna kayıt edilir. Çocuk ile baba arasında gerçek anlamda soybağı yoksa aradaki bu ilişki soybağının reddi davası açılması ile ortadan kaldırılır.
Soybağının Reddi Davasını Kimler Açabilir?
Kanun koyucu soybağının reddi davası ile kocanın menfaatlerini gözetme ve çocuğun çıkarlarını korumayı amaçlamıştır. Bu nedenle dava hakkı öncelikle koca ve çocuğa tanınmıştır. Çocuk, kocanın dava hakkından bağımsız olarak soybağının reddi davası açma hakkına sahiptir.
Soybağının Reddi Davası Kime Karşı Açılmalıdır?
Kocanın açacağı soybağının reddi davasında davalı ana ve çocuktur. Bu davada ana ile çocuk arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır; dolayısıyla sadece ana ya da çocuğa karşı açılan davanın reddi gereklidir. Ancak, ana veya çocuktan birinin ölmüş olması halinde dava sağ kalan eşe karşı; her ikisi de ölmüşse mirasçılarına karşı açılmalıdır. Yargıtay annenin ölmüş olması durumunda sadece çocuğa karşı dava açılmasını yeterli görmemekte, husumetin ölü olan annenin mirasçılarına da yöneltilmesini aramaktadır. ( Yargıtay 2. HD. 25.02.2008 2007/1672 Es. 2008/2171 K. )
Çocuğun veya onun adına kayyımın açacağı ret davasında, ana ve koca davalı olarak gösterilir. Bu durumda ana ve koca arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunur. Ret davası, kocanın altsoyu, ana veya babası tarafından açılacaksa ana ve çocuğun; baba olduğunu iddia eden kişi tarafından açılacaksa ana, çocuk ve kocanın davalı olarak gösterilmesi gerekir.Koca veya diğer ilgililer tarafından çocuğa ve anneye karşı soybağının reddi davası açıldığı takdirde vesayet makamı çocuğu davada temsil etmek üzere bir kayyım atamalıdır.
Soybağının Reddi Davası Hangi Görevli ve Yetkili Mahkemede Açılır?
T.M.K. 283. maddesine göre soybağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Dolayısıyla dava, davacı ya da davalıların dava veya çocuğun doğumu sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.Bu davada, görevli mahkeme aile mahkemesi olup, aile mahkemesi kurulmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesince aile mahkemesi sıfatıyla görüşülüp karara bağlanır.
Babalık Davası Nedir?
Babalık davası; evlilik dışında dünyaya gelen bir çocuğun babası, baba olduğunu kabul etmediği takdirde, anne ya da çocuk tarafından babaya karşı açılan ve bunun sonucunda da babalığın mahkeme kararıyla tesis edilmesini sağlayan davaya denir. Babalık davasının amacı çocuğun biyolojik babasının çocuğu hukuken tanımasıdır. Çocuğun başka bir erkekle soybağının bulunması tanımanın gerçekleştirilmesi önünde engeldir. Çocuğun başka bir erkekle soybağı ilişkisinin bulunması durumunda babalık davasından evvel soybağının reddi davası gündeme gelmelidir. Mahkemede görülen babalık davası neticesinde davalının baba olduğu ispatlandığı takdirde, mahkeme tarafından, evlilik dışı dünyaya gelen çocuğun babası olduğuna hükmedecektir. Babalık davasıyla beraber çocuk ve baba arasındaki ilişki hâkim hükmü ile kurulur. Bu hüküm kesinleştikten sonra, çocuk ile babası arasında daha önceden olmayan bir soybağı ilişkisi söz konusu olacaktır. Çocuk ile babası arasında oluşan soybağı ilişkisi kurulmasına bağlı olan bütün yasal hakları çocuk elde edecektir.
Babalık Davası Nasıl Açılır?
Evlilik birliği dışında doğan bir çocuğun biyolojik babasıyla arasındaki soybağı; anne ve babanın sonradan evlenmesi ya da babanın çocuğu tanıması şeklinde gerçekleşebilir. Ancak bu yollar babanın isteği üzerine uygulanır. Babanın talebi olmadığı takdirde çocuk ve baba arasındaki soybağı ilişkisi kurulamaz. Böylece çocuğun hukuken tanınan bir soybağı bağıyla babasına bağlanma hakkı ve babadan talep edebileceği birçok hak, haksız bir şekilde elinden alınmış olur. Çocuğun bahse konu hak ve güvencelerinin babanın iradesine bırakmamak adına babalık davası açma hakkı anneye ve çocuğa tanınmıştır. Ana ve çocuk babalık davası açarak babayla çocuk arasındaki soybağı ilişkisinin kurulmasını dava yoluyla elde edebilir. Böylece çocuğun hak ve güvenceleri yalnızca babanın iradesine bağlanmaz. Çocuğun ve annenin babalık davası açma hakkı Türk Medeni Kanunun 301. Maddesi uyarınca güvence altına alınmıştır. İlgili hükümce; “Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler. Dava babaya baba ölmüşse mirasçılara karşı açılır. Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılırsa kayyuma; kayyım tarafından açılırsa anaya ihbar edilir.” Babalık davası ile yapılan incelemeler sonucunda çocuğun davalı erkekten olduğu ortaya çıktığı takdirde hakim hüküm vererek davalı erkek ve çocuk arasında soybağı ilişkisi kurar.
Evlat Edinme Nedir, Nasıl Evlat Edinebilirim?
Evlat edinme, evlat edinen ile evlat edinilen arasında hukuki bağ sağlanarak, çocuk- ebeveyn ilişkisinin kurulmasıdır. Evlat edinme bir kişinin veya evli bir çiftin yapabileceği bir işlemdir. Kişiler belirli şartlar çerçevesinde kendilerine kan bağı ile bağlı olmayan bir küçük veya ergin kişiyi mahkeme kararı ile soybağına katarlar. Evlat edinme soybağının kurulmasını sağlayan yollardan biridir. Evlat edinme ilişkisinin kurulmasıyla evlat edinen ile evlatlık arasında soybağı kurulmuş olur. Evlat edinme yoluyla kurulan soybağı, soybağını kuran diğer yollardan farklı olarak kan bağına dayanmaz.
Evlat Edinme Şartları Nelerdir?
Evlat edinen kişinin en az ilkokuldan mezun olması gereklidir.
Eğer çocuk vesayet altında ise vesayet dairelerinden iznin alınmış olması gereklidir.
Çocuğun ayırt etme gücü var ise bu çocuktan rızanın alınması gerekir.
Evlat edinme durumunun çocuğun yararına olması gerekir.
Çocuk evlat edinen tarafından en az bir yıl süre bakılmış olmalıdır. Bununla birlikte çocuk evlat edinen tarafından en az bir yıl süre bakmanın yanında eğitilmiş olması da gerekir.
Evlat edinecek kişinin veya evlat edinecek eşlerin evlat edinilen ile arasında en az 18 yaş farkı olması gerekir. Yani evlat edinecek kişi veya evlat edinecek eşler çocuktan en az 18 yaş büyük olmalıdır.
Evlat edinecek kişi eşler ise en az beş yıldan beri evli olmaları gerekir. Veya her ikisinin de 30 yaşını doldurmuş bulunmaları gereklidir.
4721 sayılı Türk medeni kanunun içerisinde düzenlenmiş olan bazı hükümler hariç çocuğun anne ve babasının rızasının bulunması gerekir.
Ölüme Bağlı Tasarruf Nedir, Türleri Nelerdir?
Ölüme bağlı tasarruflar miras bırakan kişinin ölümünden sonra sonuç doğuracak ve arzularını içeren hukuki işlemlerdir. Miras bırakan kişinin her türlü isteği bu kapsamda ölüme bağlı tasarruf olarak değerlendirilebilir ancak unutulmaması gereken nokta bu işlemlerin yapıldığı zaman değil, ölümden sonra sonuç doğurmasıdır. Ölüme bağlı tasarruflar, hukuk sistemimiz içerisinde iki ayrı şekilde düzenlenmiştir. Miras sözleşmesi ve vasiyetname olmak üzere ölüme bağlı tasarruflar gerçekleşir. Vasiyetname düzenlemesi ile tek taraflı şekilde tasarruf yapılırken miras sözleşmesinde ise iki tarafın bulunduğu bir hukuki işlem bulunur. Miras bırakan kişi, saklı paylar dışında kalan kısım ile ilgili ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir.
Vasiyetname Nedir?
Miras bırakan kişinin son arzularını belirttiği ve açıkladığı, bu şekilde miras paylaşımı ile ilgili esasları belirlediği yazılı ya da sözlü belge ve beyanlardır.
Vasiyetnameler ölüm ile sonuçlarını doğuran işlemlerdir.
Vasiyetnameler tek taraflı tasarruftur.
15 yaşını dolduran ve aynı zamanda ayırt etme gücü bulunan kişiler vasiyetname yapabilir.
Miras bırakan, bir koşula bağlı olmaksızın, dilediği zaman, tek taraflı ve serbestçe vasiyetname üzerinde değişiklik yapabilir, eklemede bulunabilir veya geri alabilir.
Vasiyetname Nasıl Yapılır?
Vasiyetname, miras bırakanın son istek ve arzuları ile mirasının paylaşım esaslarını belirleyen yazılı belge veya sözlü beyandır. Vasiyetname, resmi memur (noter, hakim vs.) huzurunda yapılabileceği gibi miras bırakanın kendi el yazısı ile veya koşulları varsa sözlü beyan yolu ile de geçerli bir şekilde yapılabilir
Vasiyetname Türleri Nelerdir?
Vasiyetnameler, hukuk sistemimizde sınırlı sayıda belirlenmiştir ve üç şekilde düzenlenmeleri mümkündür. Şekil şartlarına uymak sureti ile yapılabilecek bu vasiyetname türleri ise;
Resmi Vasiyetname, iki tanık eşliğinde resmi memur tarafından düzenlenen belgelerdir. Vasiyetname düzenlemesine yetkisi olan resmi memurlar ise, Sulh hakimi ya da noter veya kanunla kendisine bu konuda yetki verilmiş bir görevli olabilir.
El yazılı Vasiyetname, Miras bırakanın metnin tamamını, imza ve tarihini el yazısı ile yazdığı ve imzaladığı tek taraflı ölüme bağlı bir tasarruftur.
Sözlü Vasiyetname, miras bırakan kişinin yakın ölüm tehlikesi altında bulunması, ulaşım kesilmesi, savaş ya da hastalık gibi olağanüstü hallerin bulunması durumunda resmi veya el yazılı vasiyetname düzenleme imkanlarının bulunmadığı durumlardaki istisnai bir vasiyetname türüdür.
Miras bırakan kişi, daha önce yaptığı bir vasiyetnameyi geçersiz kılmadan yeni bir vasiyetname yaparsa, yeni yapılan vasiyetname öncekini tamamlayıcı bir nitelikte değil ise bu yeni vasiyetname önceki vasiyetnameyi geçersiz kılar ve yerini alır.
Hazırladığım Vasiyetnameden Vazgeçebilir miyim?
Türk Medeni Kanunu’nun 543. maddesi uyarınca miras bırakan, yapmış olduğu vasiyetnameyi yakmak, yok etmek veya okunmaz hale getirmek suretiyle de vasiyetnamesinden dönebilir. Vasiyetnameden dönmek açısından en pratik yol, vasiyetnamenin yok edilmesidir.
Miras Sözleşmesi Nedir?
Hukukumuzda miras sözleşmelerinin işlevi itibariyle vasiyetnamelerden bir farkı yoktur. Ancak yapılış şekilleri farklıdır. Vasiyetname miras bırakan tarafından tek başına yapıldığı halde sözleşme, kendisine miras bırakılacak kişiyle karşılıklı olarak yapılmaktadır. Yani sözleşme ile mirasçı atanacak ya da lehine belirli bir mal bağışlanacak kişinin tüm bunları kabul etmesi gerekmektedir.
Miras Sözleşmesi Nasıl Yapılır?
Miras sözleşmesinin resmi vasiyetname şeklinde yapılması gerekmektedir. Dolayısı ile miras sözleşmesi noterde yapılır. Bunun için her iki tarafın da birlikte Notere gitmesi gerekmektedir. Sözleşme şartları Notere sözlü olarak iletebileceği gibi, yazılı olarak da verilebilir. Noter kendisine verilen metni resmi şekilde yazdıktan sonra yasal şartları taşıyan (fiil ehliyetine sahip, okuma yazma bilen, kamu hizmetinden yasaklanmamış ve yakın hısım olmayan) iki tanık huzurunda miras sözleşmesini okuması için taraflara verir. Taraflardan biri okuma yazma bilmiyorsa sözleşme bu kişiye Noter tarafından okunur. Taraflar sözleşmeyi uygun bulursa sözleşmeyi kendi el yazısı ile imzalar. Akabinde tarih atılır ve noter ile tanıkların da imzası alınır. İki tarafın kendi arasında adi yazılı şekilde yaptığı miras sözleşmeleri geçerli değildir. Miras bırakan hayatta iken bu sözleşmenin geçersiz olduğu hem miras bırakan hem de mirasçı tarafından ileri sürülebilir ve sözleşme hüküm ifade etmez. Miras bırakan hayatta iken sözleşmenin geçersiz olduğu ileri sürülmezse, öldükten sonra da sürülemez. Bunun için sözleşmenin iptali davası açmak gerekmektedir. İşbu sözleşme sonradan değiştirilmek istenirse bunun da aynı usulle (Noterde) yapılması gerekmektedir.
Mirastan Yoksun Bırakma Nasıl Yapılır?
Miras bırakanın öldürülmesi veya miras bırakanı öldürmeye teşebbüs etmek Türk Medeni Kanunu 578. madde kapsamında mirastan yoksunluk sebebidir. Miras bırakanın öldürülmesi amacıyla başkasını suça azmettirmek, yardım eden konumunda bulunmak da mirastan yoksunluk sebebi olarak kabul edilmektedir.Bir kişi ister saklı paylı mirasçı olsun ister olmasın, mirasbırakana karşı birtakım eylemlerde bulunursa, örneğin onu kasten ve hukuka aykırı şekilde öldürmeye kalkışırsa veya öldürürse mirasçı olamaz; bu mirastan mahrumiyet halidir. Mirastan mahrumiyet sonucu kendiliğinden ortaya çıkar.Mirastan yoksunluğun dolayısıyla mirasçılık sıfatının kaybedildiğinin veyahut ölüme bağlı tasarrufun hükümsüz hale geldiği iddia eden kimse iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Mirastan yoksunluğu gerektiren haller hukuki olaylar olup bu olayların her türlü delille ispatı mümkündür. Mirastan yoksunluğun ileri sürülmesi herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmayıp ilgililer her zaman mirastan yoksunluğu ileri sürme hakkına sahiptir.
Miras Davası Nedir?
Miras davası denildiğinde tam olarak ne tür bir davadan bahsettiğimiz belli değildir. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz; miras davası, miras hakkında açılan, konusu miras olan herşeyi kapsayan genel bir terimdir. Birçok değişik türde miras davası bulunmaktadır. Birkaç örnek vermemiz gerekirse, vasiyetnamenin iptali davası, tenkis davası, mirasın reddinin iptali davası gibi tüm davalar miras davasıdır.
Miras bırakan ölümünden önce yasal mirasçılarının miras paylarını kaçırmak amacıyla tasarruflarda bulunmuş olabilir. Miras bırakanın yapmış olduğu tasarruflarla yasal mirasçılarının saklı paylarının sınırını aşması halinde yasal mirasçılarının tenkis davası açma hakkı vardır. Miras bırakan ölmeden önce mal kaçırmak amacıyla mal varlığını üçüncü kişilere bedelsiz olarak veya bedelinden daha düşük değerde devretmiş olabilir. Böyle bir durumla karşılaşan ve muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescili davası açmaya yetkili olan mirasçılar böyle bir dava açabilirler.
Miras Davalarında Yetkili Mahkeme Neresidir?
Miras davasının açılabilmesi için yetkili mahkemeye başvurulması şarttır. Dava açılmadan önce, yetkili mahkemenin tespiti için, miras bırakanın ikamet ettiği adresin tespiti gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun yetkili mahkemeye ilişkin 576. Maddesi: “Miras, mal varlığının tamamı için miras bırakanın yerleşim yerinde açılır. Miras bırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.”
Miras Davalarında Görevli Mahkeme Hangisidir?
Davada görevli mahkeme ise miras bırakanın ikamet ettiği yer Sulh Hukuk mahkemesidir. Miras davasında görevli mahkeme davanın konusuna göre değişiklik göstermektedir. Miras davasının konusu olan tapu tescili davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Aynı şekilde bir miras davasının konusu olan terekenin tespiti için de yetkili mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleridir. Kısaca davanın konusuna göre görevli mahkemede değişiklik göstermektedir.
İş Sözleşmesi Nedir? Nasıl Yapılır?
İş sözleşmesi, işçi ve işveren arasında yapılan, her iki tarafı da ilgilendiren şartları içeren ve her iki tarafın da imzasını taşıyan resmi bir belgedir. İş sözleşmesinde söz konusu işe dair bilgiler yer alır. Bu bilgiler, işin niteliği ve şartlarını belirtir. İşveren, işçisini işe almadan önce, iş sözleşmesini imzalamasını ister. Bu sayede işçi, işe girmeden önce, başlayacağı işe dair detaylı bilgi edinebilir.İş sözleşmesi sayesinde işçi, yapacağı iş sonucunda her iki tarafın da anlaşarak belirlediği ücreti maaş ödemesi olarak alacağından emin bir şekilde işe başlar. İş sözleşmesi, işverenin işçisine ödeme yapacağını garanti eder. İşveren de, işçisinin söz konusu işi şartlarına uygun bir şekilde yerine getireceğinden emin olur.İş Kanununa göre iş sözleşmesi kural olarak herhangi bir şekle bağlı olmaksızın sözlü, yazılı hatta örtülü (zımni) bir biçimde kurulabilir. İş Kanununa göre iş sözleşmesi, aksi yasal bir hükümde belirtilmedikçe özel bir şekle tabi değildir (İş Kanunu md.8/1).
İş Sözleşmelerinde Belirtilmesi Gerekenler Nelerdir?
Sözleşme tarihi (imza tarihi)
Tarafların tam isimleri ve bilgileri (resmi makamlara bilgi verilmektedir)
Ücret ve ödeme tarihi.
Görev tanımı
Sözleşmenin belirli yada belirsiz süreli olduğu.
Tarafların hak ve yükümlülükleri.
Çalışma süreleri.
Fesih halleri.
İşveren İstediği Zaman İşçiyi İşten Çıkarabilir mi?
İşveren, iş kanunlarına uygun bir nedeni olmadan işçiyi işten çıkaramaz. İş kanunlarına göre işveren, işçinin performansı veya işyerindeki davranışları nedeniyle işten çıkarabilir veya ekonomik nedenlerle işçi çıkarabilir.Eğer işveren iş kanunlarına uygun bir neden göstermediyse, işçi işe iade davası açabilir. İşe iade davası, işçinin işe geri alınması ve iş kaybı nedeniyle tazminat alması için açılan bir davayı ifade eder.İşçi ayrıca, işverenin işten çıkarmayla ilgili belgelerini incelemeli ve doğru bir şekilde hesaplanan tazminatı aldığından emin olmalıdır. İşçinin, işveren tarafından belirtilen tazminat miktarını kabul etmediği takdirde, iş mahkemesinde tazminat miktarını tartışabilir.
İşveren İstediği Zaman İşçiyi İşten Çıkarabilir mi?
İş Kanunu Madde 58:
Yıllık ücretli iznini kullanmakta olan işçinin izin süresi içinde ücret karşılığı bir işte çalıştığı anlaşılırsa, bu izin süresi içinde kendisine ödenen ücret işveren tarafından geri alınabilir.” maddesine istinaden işveren, yıllık izin süresince başka bir işyerinde çalışan işçiye verilen yıllık izin ücretini geri alabilme hakkına sahip, işçinin karşılaşabileceği bir diğer durumda da, yıllık izin süresince başka bir işte çalışarak, işverenin güvenini kötüye kullanmaması nedeniyle 4857 22/II-3 kapsamında iş akdi de feshedebilir.
İşveren İstediği Zaman İşçiyi İşten Çıkarabilir mi?
Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. Aksi kararlaştırılmamışsa bu süre, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır.Yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi; günde en çok yedi buçuk,haftada en çok otuz yedi buçuk saattir.Günlük çalışma süresi her ne şekilde olursa olsun 11 saati aşamaz.Bir işçinin bu sınırları aşan sürelerle çalıştırılması halinde, 4857 sayılı İş Kanununun Fazla çalışma, zorunlu nedenlerle fazla çalışma ve olağanüstü hallerde fazla çalışmaya ilişkin madde hükümleri uygulanır.Çalışma süresine ilişkin sınırlamalar işlereya da işyerlerine değil, işçinin şahsına ilişkindir
Fazla Çalışma Ücreti Nedir? Nasıl Hesaplanır?
Fazla mesai, personellerin temel çalışma saatlerini tamamladıktan sonra işe devam ettikleri süredir. Genellikle işletmelerin yoğun tempoda faaliyet gösterdiği dönemlerde tercih edilir. Mesaiye kalan çalışan, yasal iş süresi dışında görevine devam ettiği her bir saat için aylık maaşına ek ücret alır. Fazla mesai ücreti ve saati, iş kollarına göre değişiklik gösterebilir. Fakat işverenle personelin haklarına ve sorumluluklarına yer veren yasal mevzuatlarda bu konuya dair sınırlamalar vardır. Fazla çalışma, haftalık 45 saati aşan görev süreleridir. Kanunda mesai ücretlendirilmesine ilişkin “Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir.” hükmü bulunur.
İşveren Maaşımı Ödemiyor Ne Yapmalıyım?
Maaşı ödenmeyen işçinin hakları vardır. İşçinin hukuki haklarını tam olarak bilmemesi iş yaşamında hak kaybı yaşamasına neden olacağından hukuki desteğin bu aşamada önemi daha iyi anlaşılır.İşçi maaşı ödenmediğinde, eksik ödendiğinde, düzensiz ödeme yapılması söz konusu ise haklı bir sebebe dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkına sahiptir. Bu durumda işçilik alacaklarını ve kıdem tazminatını derhal alabilir.Bunun gerçekleşmesi ise kanunda öngörülen koşulların sağlanmış olduğu durumlarda geçerli olur. İşçi ücreti ödenmediğinde haklı nedenle istifa etme hakkını kullanabilir.
İşçinin maaşı ödenmediği takdirde kullanabileceği haklarından biri işinden istifa etmeden iş görme yükümlülüğünü bırakmasıdır. Çalışmayı bırakan işçi istifa etmeden bunu yapabilir. İşçi bu fiili gerçekleştireceği zaman şartlara göre hareket etmek zorundadır.İşçi işverene karşı dava açar ve bu süreçte de işe devam etme hakkını kullanabilir. İşçi haklı bir sebeple iş sözleşmesini sonlandırıp istifa edebilir ve işverene karşı tazminat ve ücret alacaklarına ilişkin dava açabilir.
Kıdem Tazminatı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
Kıdem tazminatı; işçinin işyerinden ayrılırken belli koşulları sağlaması durumunda, işveren tarafından geçmiş hizmetlerine karşılık kanunen ödemesi gereken toplu paradır. Kıdem tazminatı, işçi ile işveren arasındaki ilişkilerin sonlanması durumunda adil bir maddi denge sağlamak amacıyla yasal bir hak olarak düzenlenmiştir. Türkiye’de kıdem tazminatı, İş Kanunu’nda belirtilen kurallar doğrultusunda hesaplanır ve ödenir. Bu hak, çalışanların uzun vadeli iş ilişkilerini koruma ve teşvik etme amacını taşır.
Tazminat hesaplama işlemi yapılırken işçinin işe giriş ve işten çıkış tarihleri arasındaki süre ve son brüt maaşı göz önüne alınır. Söz konusu brüt maaş yol, yemek, yakacak yardımı gibi süreklilik arz eden yan ödemelerin de eklendiği “giydirilmiş brüt maaş” olarak hesaplanır. Kıdem tazminatı, çalışanın iş yerinde çalıştığı her bir yıl süresi ile son aldığı giydirilmiş brüt maaşın çarpılması ile belirlenir. Bu işlem yapılırken yıl kesirleri de göz önüne alınır. Arta kalan aylar güne çevrilir, son brüt ücret 365’e bölünür ve günlük ücret hesaplanır. Çalışma süreleri de güne çevrilir ve günlük ücret ile çarpılır. Kıdem tazminatının yıllık olarak belirlenmiş taban ve tavan miktarı vardır. Hesaplanan kıdem tazminatı tutarı yıllık tavan tutarını aşmıyorsa tutar üzerinden sadece damga vergisi kesilir. Eğer yıllık kıdem tazminatı tavanını aşıyorsa ve işveren aşan kısmı da ödeyecekse gelir vergisi kesintisi yapılır. Kesilecek gelir vergisi, mevcut birikmiş vergi matrahına göre yüzde 15 ile yüzde 40 arasında değişebilir.Daha basit şekilde ifade etmek gerekirse; aynı iş yerinde tam olarak beş yıl çalışmış ve son brüt maaşı 20.000 TL olan bir işçi, iş akdinin feshedilmesi durumunda yaklaşık olarak 100.000 TL kıdem tazminatı almaya hak kazanır.
Bir Kişi Nasıl Şikayet Edlilir?
Bir kişi hakkında suç duyurusunda bulunmak için polis, jandarma veya doğrudan savcılığa suçun konusu ve suç duyurusunda bulunduğunuz kişinin biliyorsanız açık kimlik ve adresini, varsa uğradığınız zarar , hukuka aykırı fiil ve davranışları ispata yarar delilleri de belirterek yazacağınız bir dilekçe ile şikayette bulunabilirsiniz.
Tutuklanma Nedir Tutuklu Yargılanma Nedir?
Sanık ya da şüpheli görülen kişinin somut bir olaya istinaden hâkim tarafından ceza davası görülmeden önce hürriyetinin kısıtlanması tutuklama olarak adlandırılmaktadır. Bu karar kişiye yönelik olarak uygulanır. Kişi hürriyetini kısıtlayan bir tedbir kararı olan tutuklama, hukuki nitelik taşımaktadır. Tutuklama, suç işlediği yönünde kuvvetli şüphe bulunan kişilerin, kesin hükümden önce hakim veya mahkeme kararı ile özgürlüğünün sınırlanması dır. Tutuklama zorunlu olarak özellikle de ağır nitelikte kabul edilen suçlarda mutlaka başvurulacak bir koruma tedbiri değildir, ihtiyaridir. Aslolan tutuksuz yargılamadır. Tutuklu yargılanan kişi yargılama sürecinde savcılık tarafından aleyhine ileri sürülen delillere karşı yapacağı savunma yoluyla veya karşı delil ileri sürerek iddiaların yersiz olduğunu ispat ettiğinde beraat eder.
Adli Kontrol Şartları NlerdiNelerdir?
Adli kontrol kararı, tutuklama sebeplerinin varlığına rağmen şüpheli veya sanığın denetim altına alınarak tutuklama kararı yerine uygulanan bir ceza muhakemesi tedbiridir. Hakim, tutuklama tedbiri yerine “adli kontrol şartıyla” şüpheli veya sanığı denetim altına alarak serbest bırakmaktadır. Sanık ya da şüphelinin tutuklanması yönündeki karar için bir alternatif olan bu yasak uygulandığında yurt dışına çıkış mümkün olmamaktadır. Suç işleme şüphesi olan ya da suç işleyene ceza kanunlarını uygulayabilmek için gecikmesinde sakınca olan hallerde adli kontrol tedbirlerine başvurulur. Adli Kontrol Kararı şüpheli veya sanığa bildirilmesi ile başlar. Şüpheli ya da sanık hakkında adli kontrol kararı verildiğinde, belirlenen adli kontrol tedbirlerinin denetiminin sağlanması için Adli Kontrol kararı Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilir. Adli Kontrol Kararı verilebilmesi İçin:
Şüpheli veya sanığın yaşlılığı,
Şüpheli veya sanığın ağır hastalığı,
Tutuklulukta geçen sürenin uzaması,
İddiaya konu suç için öngörülen cezanın ağır olması sebepleri önem taşımaktadır.
Koşullu Salıverme Nedir?
Koşullu salıverilme, hakkında hapis cezası verilmiş olan hükümlünün, kanunda belirlenen kısmını cezaevinde iyi halli olarak geçirmesi şartıyla, hapis cezasının geriye kalan kısmını cezaevi dışında geçirmesidir.
Denetimli Serbestlik Nedir?
Denetimli serbestlik; kişinin işlediği bir suç nedeniyle tutuklanması ya da mahkemece hakkında mahkumiyet kararı verilmesi sonucunda kişinin cezasının Ceza İnfaz Kurumunda infazı yerine, infazını toplum içinde gözetim ve denetim altında tamamlamasını ifade eder.Denetimli serbestlik, “Mahkemece belirtilen koşullar ve süre içinde, denetim ve denetleme planı doğrultusunda şüpheli, sanık veya hükümlünün toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum temelli bir uygulamayı” ifade etmektedir.
Denetimli Serbestlik İçin Nereye Başvurmalıyım?
Denetimli serbestlik başvurusu için öncelikle bu talebinizi bir dilekçe ile belirtmeniz ve hükümlü olduğunuz suç ve cezaevi tipi denetimli serbestlik hakkından yararlanmaya uygun olması gerekir. Denetimli serbestlik dilekçesi, hükümlünün denetimli serbestlikten yararlanmak istediğini belirten ve bu talebinin gerekçelerini açıklayan bir dilekçedir. Denetimli serbestlik dilekçesi, hükümlünün yattığı ceza infaz kurumunun bağlı olduğu Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılır. Ekonomik ve sosyal yönden mağdurlar ile ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler ve denetimli serbestlik altında bulunan yükümlüler ya da kanunî temsilcileri dilekçe ile koruma kurulunun yetki alanındaki denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurabilirler. Denetimli serbestlik gereği hükümlü kurallara uyacağına dair taahhütte bulunur. Bu taahhüde istinaden de tahliye edilir. Hükümlünün taahhütlerini yerine getirmemesi durumunda ise uygulanacak olan infaz şekli ortadan kalkmaktadır. Hükümlü denetimli serbestlik ihlali yaptığında yeniden açık cezaevine gönderilecektir.
SEGBİS Bağlantısı Nedir? Nasıl Talep Edilir?
SEGBİS, adli kurumların, duruşmada hazır bulunmayan veya mahkemeye getirilmesi zor olan kişilerin sesli ve görüntülü olarak ifade almasını veya savunma yapmasını sağlayan bir sistemdir. SEGBİS, Adalet Bakanlığı’nın UYAP ile bağlantılı olarak 2013 yılında tüm adliyelerde ve cezaevlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Eğer davanın görüldüğü yer sizin bulunduğunuz yerden farklı ise muhabere yoluyla başka ildeki mahkemeye SEGBİS yoluyla katılmak istediğine dair dilekçe göndermek gerekir. Muhabere kanalıyla bulunduğunuz yerden başka şehirdeki mahkemeye dilekçe gönderip davaya bulunduğunuz ildeki en yakın adliyeden bağlanabilirsiniz. Örneğin istanbul ilinde yaşıyorsanız ve Erzurumda herhangi bir mahkemede ifadenizin alınması gerekiyorsa sizi bizzat İstanbuldan Erzuruma getirmek ya da çağırmak yerine teknolojiden yararlanılarak sesli ve görüntülü olarak duruşmaya, ifadeye herhangi bir maddi manevi gider ve zarara uğramadan ek bir mesai harcamadan bulunduğunuz yerdeki ilgili mahkemeye açılacak bir talimat ile katılabilirsiniz.
Uzlaştırma Nedir?
Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletinde ceza soruşturması veya kovuşturulmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur (YCGK-K.2022/42). Özellikle, vurgulayalım ki uzlaştırma hukuki niteliği itibariyle bir yargı işlemidir. Bu yönüyle arabuluculuk yolu ile karıştırılmamalıdır. Uzlaştırma müzakereleri ve uzlaşma anlaşması, şartları varsa hem soruşturma aşamasında hem de kovuşturma aşamasında yapılabilir (CMK md.253, md.254).
Zorunlu Müdafi Nedir?
Şüpheli veya sanığın müdafi aracılığıyla savunulması hususunda tercih yapma imkânına sahip olduğu hâllerde görev yapan müdafi ihtiyari müdafi, görevlendirilmesi hususunda şüpheli veya sanığın iradesinin önem taşımadığı hâllerde görev yapan müdafi ise zorunlu müdafidir.
Güvenlik Tedbiri Nedir?
Güvenlik tedbirleri, suç işleyen kimselerin topluma kazandırılmasını sağlamak ve onlardan ya da kullandıkları araçlardan doğan tehlikeleri önlemek amacıyla öngörülen tedbirlerdir. Güvenlik tedbirleri de cezalar gibi suç niteliğindeki eylemlere uygulanan yaptırımlardır. Güvenlik tedbirleri, işlenen bir suçla bağlantılı olarak, bu suçu işleyen kişi hakkında gösterdiği tehlikelilik durumu veya maruz kaldığı tehlike hali göz önüne alınarak veya suçun konusu ile ilgili olarak ya da suçun işlenişinde kullanılan araçla bağlantılı olarak uygulanan, koruma ya da iyileştirme amacına yönelik ceza hukuku yaptırımlarıdır. Diğer bir anlatımla güvenlik tedbiri, fail tarafından suçun işlenmesinden sonra sanığın tehlikelilik hali dikkate alınarak mahkeme tarafından hükmedilen bir yaptırım türüdür. Örneğin, çocuğun çevresine veya ailesine karşı korunmasıdır. Güvenlik tedbirleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 53 ile 60. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Mahkeme tarafından duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. (CMK 223/1. madde) Güvenlik tedbirine ilişkin kararlarda CMK 223. madde uyarınca duruşmanın sona ermesinden sonra sanığın suçu sabit görüldüğünde verilen bir hükümdür.
Güvenlik Tedbirleri Nelerdir?
5237 sayılı TCK’ya göre güvenlik tedbirleri şunlardır:
Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma (TCK 53. madde)
Eşya müsaderesi (TCK 54. madde)
Kazanç müsaderesi (TCK 55. madde)
Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri (TCK 56. madde)
Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri (TCK 57. madde)
Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular (TCK 58. madde)
Sınır dışı edilme (TCK 59. madde)
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri (TCK 60. madde)
Mahkumiyet hükmünün gerekçesi de, güvenlik tedbiri veya ceza ile birlikte güvenlik tedbirinin belirlenmesi gerekir. Hapis cezasına ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar mahkeme tarafından gerekçeli kararda açıklanmalıdır. (CMK 230. madde)
Basit Yargılama Nedir?
Basit yargılama usulü, asliye ceza mahkemelerinde 2 yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda hakime bu davayı basit yargılamaya tabi tutup tutmama konusunda takdir yetkisi vermektedir.Şayet mahkeme basit yargılama usulüne karar verirse taraflara 15 günlük bir süre içinde iddianameye bir diyeceklerinin olup olmadığı sorulur Ve duruşma yapmadan ve savcının görüşünü almadan karar verebileceğini söyler. Basit yargılama usulünün temel amacı, belirli ağırlığa ulaşmamış suçlar bakımından bazı usuli aşama ve adımların atlanılarak yargılama faaliyetlerindeki sürelerin kısaltılmasıdır. Nitekim bu usulde, ceza yargılamasının en önemli unsurlarından biri olan duruşma yapılmasından vazgeçmektir.
Basit Yargılama Usulüne İtiraz Edilirse Ne Olur?
Basit yargılama usulüne itiraz edilmesi durumunda hükmü veren mahkeme tarafından duruşma açılır.
Basit Yargılama Usulünde Tanık Dinlenir Mi?
Basit yargılama usulünde tanık dinlenebilmesi için süresi içinde mahkemenin basit yargılama usulüne yönelik kararına itiraz edilmeli ve ve yargılamanın duruşmalı olarak yapılması talep edilmelidir.
Kollukta Vermiş Olduğum İfadeyi Değiştirmek Mümkün Mü?
Günlük yaşantımızda hepimizin başına birtakım talihsizlikler gelebilir. Bunlara bir suça karışmayı, bir suçun faili olmayı ya da bir suçtan dolayı zarar görmeyi mağdur olmayı gösterebiliriz. Bu tür olaylar bazen her ne kadar iki özel hukuk kişisi arasında gerçekleşmiş olsa da taraflardan biri her zaman devlettir. Ve devlet bu hukuka aykırı eylem ve davranışları toplumun düzen, güvenlik ve refahı için ortadan kaldırmak ve çözmek otoritesine sahiptir. Bunu yaparken de birtakım güç ve kurumlarından destek alır . Sorumuzla ilişkisi düşünüldüğünde kolluk kuvvetlerini burada örnek gösterebiliriz. Kolluğa yapılan şikayet ve kolluğun bir şekilde el atmak durumunda olduğu hukuka aykırı fiillerden dolayı doğrudan savcılık veya mahkeme huzurunda ifade alınabilir. Olayın vermiş olduğu telaş ve tedirginlikler kolluğa verilen ifadenin doğruluktan uzak olma sorununu ya da kollukta herhangi bir zorlama ve baskı, korkutma ve tehdit gibi kişinin kendi aleyhine ifadelerde bulunması gündeme gelebilecek neden bu nedenle devletin kişinin savunma hakkının ve iradesinin sakatlanmış ya da o esnada olayı sakin ve doğru bir şekilde ifade edememiş olması ihtimaline karşı müdafi olmaksızın alınan bu ifadelerini mahkeme huzurunda kabul etmeyebilir değiştirmek istediğini söyleyebilir. Kişi karakolda veya daha ileriki aşamalarda verdiği ifadesini dava sonuçlanıncaya kadar değiştirebilir. Burada önemli olan konu kişinin değiştirdiği ifadesine mahkemece ne kadar itibar edildiğidir. Karakolda verilen ifade yargılamanın her aşamasında değiştirilebilir. Ancak özellikle karakolda avukat olmaksızın ifade verilmişse bu ifadenin değiştirilmesi daha kolaydır. İfadenin değiştirilmesi halinde ise avukatsız kollukta verilen ifade hükme esas alınamayacağı CMK’da hükme bağlanmıştır. Verilecek ifadenin ilk günden son güne kadar aynı kalması da istikrar açısından önem arz eder. Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/5641 E. , 2022/6294 K. CMK 148/4. gereği müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz hükmünü getirmiştir.
Şikayete Bağlı Suç Nedir?
Takibi şikayete bağlı suçlar, bir suç hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılabilmesi için suçun mağdurunun ya da suçtan zarar gören kişinin bizzat veya temsilcisi veya vekili aracılığıyla şikayetçi olmasının gerektiği suçlardır.
Şikayete Bağlı Suçlar Hangileridir?
Konut dokunulmazlığı ihlali, tehdit, cinsel saldırı, dolandırıcılık, taksirle yaralama, hakaret, hırsızlık, özel hayatın ihlali, bedelsiz senet kullanma, taksirli iflas, çocuk kaçırma ve kasten yaralama suçlarıdır.
Suçta Tekerrür Nedir?
Tekerrür, daha önceden işlemiş olduğu bir suçtan dolayı kesin bir hükümle mahkûm olmuş bir kimsenin, bu mahkûmiyetin kesinleşmesinden sonra kanunda öngörülen süre geçmeden yeni bir suçu işlemesi halidir. Burada ikinci suçu işleyen şahsa mükerrir denir.
Tekerrür Hükümlerinin Uygulanmasının Şartları
Mahkûmiyet şartı (Bireyin daha önce bir suçtan mahkûm olması şartı),
İkinci bir suçun işlenmesi şartı (Bireyin daha sonra yeni bir suç işlemesi),
Süre şartı (Yeni suçun belirli bir süre içinde işlenmiş olması şartı) olarak sıralanan şartlar aranmaktadır.
Ön Ödeme Nedir?
Ceza hukukunda ön ödeme, uzlaşmaya tabi suçlar hariç olmak üzere sadece adli para cezası yaptırımını içeren suçlarda veya yasa maddesinde belirlenen hapis cezasının üst sınırı 6 ayı geçmeyen suçlarda failin belli bir miktar para ödeyerek soruşturma veya kovuşturmanın sonuçlarından kurtulmasını sağlayan bir kurumdur. TCK madde 75 ile düzenlenen önödeme, bazı suçlarla sınırlı olmak üzere, yapılan soruşturma neticesinde hakkında kamu davası açılacak failin işlenen suçun cezası ile bağlantılı olarak belirlenen parayı ödemesi halinde, fail hakkında kamu davası açılmaması ya da açılmış dava varsa davanın düşmesidir.Ön ödeme, Cumhuriyet savcısının soruşturma sonucunda şüphelinin suçu işlediğine dair yeterli şüphe ortaya koyan delile ulaşmasına rağmen, iddianame düzenlemeyerek, şüphelinin para cezası ödemesi karşılığında, kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla uyuşmazlığı ortadan kaldırmasına olanak tanıyan bir kurumdur.
Ön Ödemeye Tabi Suçlar Hangileridir?
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (TCK M.98/1),
Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (TCK M.171),
Çevrenin taksirle kirletilmesi (TCK M.182/1),
Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (TCK M.264/1),
Suçu Bildirmeme (TCK M.278/1-2),
6831 Sayılı Orman Kanunu M. 108/1 uyarınca; orman mallarının aykırı olarak kesildiğini, taşındığını veya toplandığını bildiği halde; taşıyanlar, biçenler, işleyenler, kabul edenler, kullananlar, satanlar, satın alanlar veya bulunduranlar.
Ön Ödemenin Şartları Nedir?
Uzlaşma kapsamındaki suçlar dışında, yalnız adli para cezasını gerektiren veya yasada öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçlarda ön ödeme önerilebilir (TCK M.75). Uzlaşma kapsamında bulunan suçlar, ön ödemeye konu olamaz. Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresinin sonunda suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe uyandıracak kadar delile ulaşıldığına inanırsa ve suçun cezası ön ödeme önerisinde bulunmasına uygunsa, şüpheliye belirlediği para cezasını ödemesini bildirir.
Yeterli delil bulunmayan hallerde bu yola başvurulmamalıdır. Ön ödeme kurumunu işletmek, isnadın çok güçlenmesi koşuluna bağlıdır. Ön ödeme önerisinde, belirlenen para cezasının belirli bir gün içerisinde ödenmesi tebligat yoluyla bildirilir. Ön ödemenin uygulanabilmesi için belirli gün içerisinde belirlenen miktarın ödenmesi şarttır.
Hukuka Aykırı Fiil Nedir?
Hukuk kurallarına aykırı bir şekilde diğer bir kişinin malvarlığı veya şahıs varlığında zarar meydana gelmesine neden olan eylemdir. Bir haksız fiilden bahsedilebilmesi için zarara sebep olan fiilin öncelikle hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka aykırı fiil maddi ya da manevi bir zarara neden olmalıdır.
Etkin Pişmanlık Nedir?
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen, bir suçun işlenmesinden sonra failin pişmanlık göstermesi durumunda cezasının azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması halidir. Her suç tipi açısından etkin pişmanlık ve ceza indiriminin uygulanması mümkün değildir. ÖRNEK : TCK’nın 110. maddesine göre özgürlüğü kısıtlama suçunu işleyen kimse bu suç nedeniyle soruşturma başlamadan önce, mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın kendiliğinden bir yere bırakacak olursa ceza indirilir. Bu düzenleme suç tamamlandıktan sonra gerçekleştiği için etkin pişmanlık niteliğindedir.
Hangi Suçlarda Etkin Pişmanlık Hükmü Uygulanır?
Örneğin, TCK M.168/1 uyarınca etkin pişmanlık, yalnızca hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, karşılıksız yararlanma, ve yağma suçları bakımından uygulama alanı bulmaktadır.
Bilirkişi Raporuna İtiraz Edebilir Miyim?
Mahkemenin kararı üzerine bilirkişinin hazırlamış olduğu rapor, davanın taraflarına tebliğ edilir. İlgililer, raporun tebliğinden itibaren 2 hafta içinde rapora itiraz etme hakkına sahiptir. Bilirkişi raporuna itiraz edilmesi dilekçe kanalıyla sağlanır. Dilekçe, mahkemenin adı, dosya numarası ve tarafların isimleri ile başlamalıdır. Dilekçenin konusu olarak “Bilirkişi Raporuna İtiraz” ibaresi yazılmalıdır. Dilekçede, bilirkişi raporunun hangi tarihte tebliğ edildiği ve itiraz süresinin ne zaman dolduğu belirtilmelidir.
Mahkeme Duruşmalarına Herkes Katılabilir Mi?
Duruşma, kural olarak herkese açık yapılır. İlgisi olsun veya olmasın herkesin duruşma salonuna girerek duruşmayı izleme hakkı vardır. İddianamenin mahkeme tarafından kabulü kararı okunarak duruşmanın başladığı açıklanır. İddianamenin kabulü kararı okunduktan sonra, gelen tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarırlar.
Açık Yargılama Nedir?
Başka bir deyişle açıklık, mahkeme salonuna alabildiği kadar kişinin, kabul koşullarına tâbi tutulmaksızın girebilmesi demektir. Herkese açık olmak, bir kayda tâbi tutulmadan, mahkeme salonuna kişinin girebilmesi anlamını taşır.
Kapalı Yargılama Nedir?
Madde 182- (1) Duruşma herkese açıktır. (2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir. (3) Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.
Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar Nedir?
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, soruşturma evresinin sonunda, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde verilen bir karardır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni kanıt elde edilmedikçe ve bu hususta Sulh Ceza Hakimliğince bir karar verilmedikçe aynı eylemden dolayı kamu davası açılamaz. Kamu davası açılması için gerekli koşullar bulunmasına rağmen Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek kamu davası açılması için mahkemeye vermezse ilgililer bu karara karşı itiraz edebilir. İtiraz yetkisi suçtan zarar görene aittir.
İtiraz, 15 gün içinde yapılabilir. Süre, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren başlar.
İtirazı kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliği karara bağlar. Bununla birlikte, itirazları tüm Sulh Ceza Hakimliklerin değil, kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğinin inceleyeceğine dikkat etmek gerekir.
İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve kanıtlar belirtilir.
Sulh Ceza Hakimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle o yer Cumhuriyet başsavcılığından istemde bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir.
Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar Nedir?
Soruşturma kapsamında bir kısım eylemlerin dava açılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı, bir kısım eylemlerin ise kamu davası açılmasını gerektirdiği anlaşıldığında, aynı soruşturma evrakı üzerinden dava açılmasını gerektirmeyen eylemlerle ilgili olarak Cumhuriyet savcısının soruşturmayı sonlandıran kararına, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin ek karar ya da ek takipsizlik kararı denir. Soruşturma evrakının içinde iddianame düzenlenen suç ve şüphelilerden başka dava açmaya yeterli kanıt görülmeyen suç ve şüpheliler varsa, onlar hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Takipsizlik (Diğer Adıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar)Kararı Nedir?
Ceza hukuku, toplum düzenini korumak amacıyla suç işleyen kişileri cezalandırmayı ve adaleti sağlamayı amaçlar. Ancak her suç iddiası cezai bir işlemle sonuçlanmaz. Hukuki sürecin bazı aşamalarında suç isnadıyla ilgili takipsizlik kararı verilebilir. Takipsizlik kararı, suç isnadının veya soruşturmanın sonlandırılması anlamına gelir. Takipsizlik kararı, bir suç isnadının veya soruşturmanın yeterli delil olmaksızın sonlandırılması anlamına gelir. Yani, suçlu veya suçsuz olduğuna dair yeterli kanıt bulunamadığında, dava açılmadan veya soruşturma sonuçlanmadan önce verilen bir karardır. Bu kararın verilmesi suç isnadıyla ilgili hukuki sürecin sonlanmasına neden olur.
Davanın Reddi Nedir?
CMK’nın 223. maddenin 7. fıkrası ile hüküm çeşitleri arasında sayılmış olan davanın reddi, aynı fiil nedeniyle aynı sanık hakkında daha önceden verilen bir hüküm ya da açılmış bir dava olup olmadığının tespitine ilişkin bir karardır. Bu yönüyle davanın reddi kararlarının davanın esasını çözen bir karardır.
Suç Vasfının Değişmesi Ne Demek?
Suç vasfının değişmesi, savcı tarafından hazırlanan iddianamede şüphelinin yargılanmasını talep ettiği sevk maddelerinin şüpheliye isnat edilen suça uymaması, başka bir deyişle mahkemece suç tipinin farklı bir hukuki nitelemeye tabi tutulmasıdır. Zira 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca hakim iddianamede gösterilen fiilin hukuki değerlendirmesini yaparken iddia ve savunma ile bağlı değildir. Yalnızca fiil ve fail unsurları bakımından yargılamanın sınırlılığı söz konusu olmaktadır. Bu nedenle kovuşturma aşamasında mahkeme şüpheli tarafından gerçekleştirilen eylemlerin farklı bir suçun unsurlarını meydana getirdiğine yönelik kanaat oluşturursa suç vasfı değişir. Suç vasfındaki değişiklik şüphelinin lehine olabileceği gibi aleyhine olması da mümkündür. Örneğin vuku bulan eylemlerin cinsel saldırı suçunu oluşturduğundan bahisle iddianame oluşturulsa dahi yargılama aşamasında mahkeme bunun daha az cezayı gerektiren cinsel taciz suçunu oluşturduğu yönünde bir karar verebilir. Buna karşın kasten yaralama suçu minvalinde oluşturulan bir iddianame doğrultusunda başlanan yargılamada eylemlerin öldürmeye teşebbüs suçunu meydana getirdiğine kanaat kılınıp suç vasfının değişmesi nedeniyle daha ağır cezalara da hükmedilebilir.
Seri Muhakeme Usulü Nedir?
Seri muhakeme usulü, Cumhuriyet savcısının yürüttüğü soruşturma sonunda bazı suçlarda kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar vermediği takdirde, şüphelinin müdafii huzurunda bu yargılama usulünü kabul etmesi şartıyla, savcılığın suçun cezasına yarı oranında indirim uygulamak suretiyle belirlediği yaptırımın mahkeme tarafından denetlenerek hüküm kurulması suretiyle vücut bulan yargılama usulüdür.
Seri yargılama usulü, kamu davası açılması için yeterli şüphe olmasına rağmen kamu davası açmak yerine başvurulan özel bir yargılama usulüdür. Seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan suçlarda bu usul uygulanmaksızın düzenlenen iddianame Cumhuriyet başsavcılığına iade edilir.
Seri muhakeme usulü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 250. maddesinde düzenlenmiştir. Özellikle belirtelim ki, seri muhakeme usulü kurumu yaptırımın dahi savcılık tarafından belirlendiği, mahkemenin sadece denetleme işlevi gördüğü bir soruşturma kurumudur. Ceza hukukunda bu kurum ceza kararnamesi olarak da nitelendirilmektedir.
Seri Muhakeme Usulü Koşulları Nedir ?
Seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için gereken koşullar şunlardır:
Kovuşturma evresi başlamamış olmalıdır. Seri muhakeme usulü ancak soruşturma evresi sonunda uygulanabilir.
Kamu davası açılmasının ertelenmesi kararı verilmemiş olmalıdır.
Katalog suçlardan biri istenmelidir. Seri muhakeme usulüne başvurulabilecek suçlar katalog şeklinde belirlenmiştir.
Şüphelinin seri muhakeme usulünün uygulanmasını müdafii huzurunda kabul etmesi gerekir.
Yasal engellerden biri olmamalıdır. Seri muhakeme usulü, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik durumlarında uygulanmaz.
Hangi Suçlarda Seri Muhakeme Usulleri Uygulanır?
Seri muhakeme usulünün uygulanabileceği suçlar aşağıda sayılmıştır:
Hakkı olmayan yere tecavüz suçu (m. 154/2, 3),
Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçu (m. 170),
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu (m. 179/2, 3),
Gürültüye neden olma suçu (m. 183),
Parada sahtecilik suçu (m. 197/2, 3),
Mühür bozma suçu (m203)
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu (m. 206),
Kumar oynanması için yer ve olanak saklama suçu (m. 228/1),
Kanun Yararına Bozma Nedir?
Kanun yararına bozma, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen, ancak hukuka aykırılıklar bulunan karar ve hükümlerin bozulması istemiyle Adalet Bakanlığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulmasıdır. Kanun yararına bozma isteminde bulunacak olan kural olarak Adalet Bakanlığı’ dır. Ancak; cumhuriyet savcısı, sanık, katılan, şikayetçi, bu kişilerin vekilleri ve müdafileri de yetkili makama başvurarak kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını talep edebilir.
Yargılanmanın Yenilenmesi Nedir, Şartları Nelerdir?
Yargılamanın yenilenmesi ancak kesin hükümlere karşı başvurulabilecek bir kanun yoludur. Kesin hükümle birlikte artık yargılamaya konu sorun çözülerek, maddi gerçeğe ulaşıldığından kesin hükümle sonuçlanmış bir ihtilaf kural olarak yeniden yargılama konusu yapılmayacaktır. Bununla birlikte bir yargılama faaliyeti sonucu verilen kesin hükümde adli hataların yapılması da mümkündür. Hükmün kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan maddi olaylar, kesin hükmün maddi gerçeği yansıttığı kabulünü ve kesin hükmün ispatı ile ilgili temellerini sarsacaktır. Bu durumda bir yandan kesin hüküm, diğer yandan ise adli hatanın düzeltilmesi zorunluluğu söz konusu olacaktır. Bu iki değerden birinin tamamen gözardı edilmesi mümkün olmadığından kanun koyucu madde temelleri sarsılmış kesin hükümden fedakarlık yapmak zorunda kalmış ve bunun şartlarını belirlemiştir.
Duruşma sırasında faydalanılan bir belgenin sahte olduğunun anlaşılması,
Yeni delillerin yanı sıra olayların ortaya çıkması durumunda bunların diğer delil ve olaylarla ya da kendi başlarına sanığın beraatı yönünde veya daha hafif bir ceza almasına etki edebilecek nitelikte olduğunda,
Tanık ya da bilirkişinin hükümlü aleyhinde veya lehinde kasıt ya da ihmalle gerçek dışı tanıklık etmesi ve bu tanıklığın hükmü etkileyecek nitelikte olması halinde,
Dayanak hükmünün ortadan kalkmış olması,
Hâkimin görevini yerine getirirken suç işlemesi
İptal Davası Nedir?
İptal davaları, hukuka aykırı olduğu düşünülen ve idare tarafından gerçekleştirilen işlemlerin geçmişe etki edecek şekilde ortadan kaldırılan idari davalardır.Bu sayede idarenin keyfi, kural tanımaz bir anlayış yerine hukuk düzeniyle paralel, ölçülü bir idare anlayışı benimsenmiştir. İptal davası, idarenin denetlenmesini sağlama açısından hayati önem taşır ve idareyi hukuka uygun işlem yapmaya zorlar. İptal davası sadece kişisel bir taşımayan, idareyi değil, tesis ettiği işlemi hedef alan bir dava türüdür. İptal davalarında yargıç, tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalarla bağlı değildir. Davacın ileri sürdüğü meseleler yargıç tarafından re’sen ele alınır ve ileri sürülmemiş olsa başka hususları saptadığı takdirde bunlara dayanarak iptal kararı verebilir.İdari işlem hukuka aykırılık barındırıyorsa iptal, işlemin tesis edildiği andan itibaren geçerli hale gelir. İdari dava türlerinden iptal davasının açılabilmesi için idari işlemin taşıması gereken birtakım özellikler mevcuttur. İdari işlem, yürütülebilir ve kesin olmalıdır. İdari dava türleri için dava açma süresi idare mahkemeleri ve Danıştay için altmış gün, vergi mahkemeleri için otuz gündür. İdari yargı rejiminde süre, ilan tarihi yahut tebliğ tarihinden itibaren başlar. Bunun yanı sıra kanun, bazı uyuşmazlıkların çözümü için özel dava açma süresi belirlemiştir.
İPTAL DAVASININ ÖZELLİKLERİ
1- İptal davası, objektif nitelikte bir davadır.
2- İptal davasının konusunu idari işlemler oluşturur.
3- İptal davası bir idari işlemin hukuka aykırılığı iddiası ile açılır.
4- İptal davasında idari işlemin iptal edilmesi amacını taşır.
5- İptal davasında idare, gerçek anlamda davanın tarafı değildir.
6- İptal davası kamu düzenindendir.
7- İptal davası açabilmek için ortada bir menfaat ihlalilin olması gerekir.
İptal Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
İdari dava türlerine başvurulduğu takdirde hak kaybının yaşanmaması için görevli ve yetkili mahkemeye başvuru büyük önem arz etmektedir. İlk inceleme esnasında görev ve yetki dikkate alınacak ilk husustur. İdare mahkemesi idari yargı rejiminde genel görevli mahkeme olup mevzuat idari işlem için özel görevli bir mahkeme öngörmemiş ise idare mahkemesi görevli olur.
İdari dava türlerinden iptal davası açacak kişiler yetkili mahkemeye başvuru yapmak zorundadır. Yetki, coğrafi bir durumu ifade etmektedir. İdari yargıda yetkili mahkeme idari işlemin tesis edildiği ve sözleşmenin kurulduğu yer mahkemesidir. Bunun yanı sıra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu taşınır ve taşınmaz mallar ve kamu görevlileri için özel yetki kuralları belirlemiştir.
İdari İşlem Nedir?
İdari işlemler, idarenin kamu otoritesine dayanarak tek taraflı irade açıklamasıyla yaptığı işlemlerdir. Yani iptal davasının konusunu oluşturan idari işlemler, idarenin tek yanlı işlemleridir.Bir kurumda yetkili kişiler tarafından alınan kararların uygulanmasına idari işlem denir. Örneğin kanun hükmündeki kararnameler birer idari işlemdir çünkü devlet tarafından atanan yetkili makamlarca belirlenip hayata geçirilmiştir. Yönetmelikler ve icrai kararlar da idari işlemlere örnek olarak gösterilebilir. Örneğin cumhurbaşkanlığı kararnameleri birer idari işlemdir çünkü devlet tarafından atanan yetkili makamlarca belirlenip hayata geçirilmiştir. Yönetmelikler ve icrai kararlar da idari işlemlere örnek olarak gösterilebilir.
İdari Eylem Nedir?
İdari eylem, idari işlemlerden farklı olarak hukuksal alanlarda bir değişiklik doğurmayan eylemlerdir. Örneğin bir yola asfalt çalışması yapılması hukuksal anlamda bir değişiklik yapmamaktadır. Bu bir idari işlem değil idari eylemdir. İdarenin, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan veya bir idari sözleşmeye dayanmayan her türlü faaliyeti (fizik alanında görülen iş, hareket ve çalışmalar) veya hareketsiz kalması idari eylem olarak tanımlanmaktadır.
İdari İşlem Unsurları Nelerdir?
1- Yetki
İptal davalarına konu yetki sakatlıkları dört şekilde meydana gelir
a- Kişi Yönünden Yetkisizlik
İdari işlemi kuran, meydana getiren kamu görevlisinin her şeyden önce ayırt etme gücüne, özel hukuk anlamında fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Ayırt etme gücünü kaybettiği sırada, sarhoş, hile ya da korkutma ile bir idari işlem yapan kamu görevlisinin yaptığı işlem hukuka aykırıdır. Kamu görevlisi olmayan yani idareyle hiçbir ilgi ve alakası olmayan birinin yapmış olduğu işlemde hukuka aykırıdır. Kişi yönünden yetkisizlik durumları yetki gaspı olarak kabul edilmekte ve yapılan bu tür işlemler hukuken yok hükmündedir.
b- Konu Yönünden Yetkisizlik
Hangi kararların hangi yetkili makamlarca alınacağı kanunda gösterilmiştir. Bir yetkili makam başka bir makamın görev alanına giren konuda idari işlem yapamaz. Örneğin valinin kaymakam yerine, kaymakamın valinin yerine idari işlem tesis etmesi hukuka aykırıdır. Bunun yanı sıra aynı kuruluşun organlarının da birbirleri yerine karar almaları hukuka aykırıdır. Örneğin yönetim kurulunun denetim kurulu yerine karar alması gibi.
Konu yönünden yetkisizlik yetki tecavüzü olarak adlandırılmakta, açık ve net olmak kaydıyla hukuken yok hükmünde sayılmaktadır.
c- Yer Yönünden Yetkisizlik
Her kamu kurum ve kamu görevlisi bağlı olduğu yer için yetkilidir. Örneğin Erzurum Valisinin Erzincan ili sınırları içinde yaptığı idari işlemler hukuka aykırıdır. Yer yönünden yetkisizlik oluşturur.
d- Zaman Yönünden Yetkisiz
Kanun, kamu görevlilerinin yapacağı işlemlerin süresini belirtmiştir. Dolayısıyla bu görevlilerin yapacakları işlemler öngörülen süreler içinde yapılmalıdır. Öngörülen zamanaşımı süresinin dolmuş olmasına rağmen işlemin yapılması durumunda zaman yönünden yetkisizlik söz konusu olacaktır. Örneğin yıllık izinde yada emekli olan kamu görevlisinin yapacağı işlemler hukuka aykırıdır, zaman yönünden yetkisizlik oluşturur.
2- Şekil
Şekil işlemlerinin tümü idari işlemi sakatlamaz. İşlemin özünü etkileyecek eksiklikler sakatlıklar. Fakat sonradan telafi edilebilmesi mümkün olan eksikliklerde idari işlemin özüne ilişkin değilse bu işlem sakatlanmaz. Örneğin doçentlik jürisinde öğretim üyelerinin cüppe giymelerini kanunda düzenlenmiş olmasına rağmen, cüppe giyilmemiş olmasını tali bir şekil noksanlığı olarak kabul etmiş olan Danıştay bu idari işlemi iptal etmemiştir.
3- Sebep
İdare, birtakım işlemleri yaparken kanunda öngörülen sebeplere uymak zorundadır. Sebep, maddi bir vakıa ya da bir başka hukuki işlem olabilir. Örneğin amir emirlerine uymamak, görev yerine gelmemek disiplin işlemlerine sebep teşkil eder. İdare kanunda gösterilen sebeplere uymamışsa işlem hukuka aykırıdır. Kanun bazı işlemler için sebep göstermemiş olabilir. Bu hallerde idare takdir yetkisini kullanabilir. Ancak danıştay, sebep gösterilmese bile işlemin mutlaka somut olaylara ve nedenlere dayanması gerektiğini belirtmiştir.
4- Konu
Konu yönünden sakatlık durumları şunlardır :
a- Sebep ve konu unsurları arasında bağlantı kopukluğunun mevcut olması . Örneğin işe bir gün gelmeyen memura aylıktan kesme cezasının verilmesi gerekirken çıkarma cezasının verilmesi gibi.
b- Belli statüdekiler için yapılacak işlemin, başka statüdekilere yapılması
c- İdari işlemin geçmişe etki etmesi
5- Amaç Unsuru
İdari işlemin en temel amacı kamu yararıdır. Kişisel ya da dini amaçlarla veya siyasi nedenlerle yapılan idari işlemler amaç yönünden hukuka aykırı hale gelir.
Yürütmenin Durdurulması Nedir?
Yürütmenin durdurulması kararı, idari işlemin hukuka uygun kabul edildiği anlayışını askıya alır, dava konusu işlemi dava sonuna kadar erteleyen bir yargısal karardır. Yürütmenin durdurulması talebi, yalnızca açılacak bir iptal davasında ileri sürülebilir. Bu yönüyle iptal davasına sıkı sıkıya bağlı ondan ayrılamaz bir önlemdir. İptal davasından ayrı açılan tam yargı davasında yürütmenin durdurulması mümkün değildir. Yürütmenin durdurulması İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması,
Hukuka uygunluk karinesi kamu hukukunda yer alan idarenin bireyden üstün tutulduğu ve tesis ettiği işlemlerin hukuka uygun olduğu hususundaki genel kabul anlamına gelmektedir. Yürütmenin durdurulması işlemi ile kamu hukukunda yer alan bu hukuka uygunluk karinesinin yargılama süresince ertelenmesi, bu sayede de işlemin uygulamasının durdurulması ve idari işlem hiç tesis edilmemiş gibi idarenin kamu gücü sayesinde elde ettiği otoritenin sınırlandırılması, bu sayede de bireyin idareye karşı korunması sağlanmaktadır.
Tam Yargı Davası Nedir?
Tam yargı davaları, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan davalardır. İdari eylem ve işlemlerden doğan zararların giderilmesi amacıyla açılan davadır. İptal davalarında, bir idari işlemin hukuka uygun olup olmadığı tespit edilmektedir. Dolayısıyla iptal davası objektif nitelikte bir davadır. Oysa tam yargı davaları kişisel bir hakkın ihlal edilip edilmediğini araştırdığı için subjektif nitelikte bir davadır.
Tam Yargı Davasının Türleri Nedir?
a- Tazminat Davaları
Tazminat davaları idarenin mali sorumluluğuna dayanan davalardır. İdarenin mali sorumluluğundan kaynaklanan herhangi bir kişisel hak ihlali meydana geldiğinde tazminat davasından söz edilecektir.
b- Geri Alma Davaları
Geri alma davaları, haklı bir gerekçe olmaksızın idarenin mal varlığına geçmiş olan bir mal ya da paranın gerçek sahibine dönmesi için açılan davalardır. Örneğin vergi hatası sonucu fazla alınan bir verginin iadesi için açılan dava bir geri alma davasıdır.
c- İdari Sözleşmeden Doğan Davalar
Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak nitelenen, idari sözleşmelerden doğan davalar öğretide ayrı bir dava türü olarak değil fakat tam yargı davalarının bir türü olarak kabul edilmiştir.
d- Vergi Davaları
Vergi davalarının da tam yargı davası olduğu kabul edilir.
Disiplin Soruşturması Nedir?
Disiplin yaptırımları, kurum veya mesleğin iç çalışma düzeni ve kurallarına ilişkin bu kurallara uyma yükümlülüğü olanların, kurallara aykırılık halinde uygulanan işlemlerdir. Disiplin yaptırımlarının, kurumların iç işleyişinde düzenin korunmasını sağladığını, kamu hizmetinin daha iyi bir şekilde gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla kamu yararı amacı güttüğü açıktır. Kamu görevlilerinin disiplin suçları nedeniyle meslekten çıkarılması, bu disiplin yaptırımlarının bir tür örneği olup kamu yönetiminin önemli bir parçasıdır. Ancak bu süreç, hukuki güvenceler ve adil yargılanma hakkı çerçevesinde yürütülmelidir. Çünkü, kamu hizmetinin iyileştirilmesi veya kamu yararının öncülenmediği herhangi bir disiplin yaptırımı esasında temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına engel teşkil edecektir. Disiplin cezaları uygulanırken diğer idari işlemlerden farklı olarak bir dizi usul işlemleri takip edilmektedir. Bu noktada idarenin bu işlemler sırasında bir nevi yargısal fonksiyon ihtiva eden disiplin cezasını uygulamak için hazırlık işlemleri olmaktadır. Disiplin soruşturması bunlara bir örnektir.
Meslekten Çıkarma ve Memuriyetten Çıkarma Disiplin Cezaları Nelerdir?
Meslekten çıkarma kamu görevlisi olarak polis, hakim, savcı, öğretim üyesi gibi meslek alanlarında görev icra edenlere yönelik bir disiplin yaptırımıdır. Meslekten çıkarma halinde çıkarılmış olunan meslek icra edilmese de gerekli şartlar mevcut olması halinde başka bir devlet memurluğu görevini icra etmekte engel yoktur. Devlet memurluğundan –memuriyetten- çıkarma disiplin yaptırımı ise çok ağır sonuçlar doğuran, hem kişinin memuriyetten doğacak bütün haklarını kaybetmesine ve bir daha devlet memurluğu yapmamasına yol açan hem de idarenin yetişmiş olan tecrübeli personelini kaybetmesine vesile olan bir disiplin cezası olduğundan, ancak diğer yapıcı imkanların fayda vermeyeceği hallerde son seçenek olarak gündeme gelmelidir. Meslekten çıkarma ve devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezalarının farklı kamu personeli türleri açısından farklı şekillerde düzenlendiği görülmektedir. Yükseköğretim Kanunu’nda intihal suçu için meslekten çıkarma öngörülmüşken kamu görevinden çıkarma cezası için ise DMK’da düzenlenen devlet memurluğundan çıkarma cezası öngörülen disiplin suçları öngörülmüştür. Yine kolluk personeli için de bu dual düzenleme şeması bulunmaktayken HSKn’da meslekten çıkarma disiplin cezasının yaptırımının bir daha mesleğe alınmamak üzere göreve son verilmesi olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla çalışılmakta olan kuruma göre düzenlemelerde farklılıklar olduğu açıktır. Bu noktada hukuki süreçlerin de bu hususları dikkate alarak sürdürülmesi gerekmektedir. Meslekten çıkarma disiplin cezalarına çarptırılan kişilere karşı tesis edilen işlemler birer idari işlem olarak idari yargı merciilerine taşınıp yargısal denetimi yapılabilir, yani bu işlemlere karşı idare mahkemelerinde işlemlerin iptali istemiyle dava açılabilir. İptal davaları, bireylerin hukuki haklarını kullanmaları ve adil bir yargılama süreci talep etmeleri çerçevesinde açılır. İdari işlemin hukuka uygunluğu, mahkeme tarafından incelenerek bir iptal kararı verilebilir. İdari işlemin iptal edilmesinin ardından göreve iade, kişinin mesleki yaşamına yeniden başlamasını temsil eder. Bu aşamada, birey maddi ve manevi anlamda zararlara maruz kalmış olabilir. Bu zararların giderilmesi amacıyla tam yargı davası açılması da mümkündür. Tam yargı davası, kişinin karşılaştığı maddi ve manevi zararlarının belirlenmesi ve giderilmesi sürecidir. Göreve iade edilen kişinin yoksun kalınan mali haklarına ve sair zararlarına bu şekilde ulaşması mümkündür.
İmar Planının İptali Nedir?
İmar planı, imar uygulamalarına konu edilecek olan yerlere ilişkin olarak detaylı bilgiler içeren, ihtiyaca göre farklı çeşit ve ölçeklerle hazırlanabilen plan ve haritalara verilen isimdir. İmar planları, kent kültürü, şehircilik ilkeleri ve popülasyonun ihtiyaç duyması muhtemel olan sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlar dikkate alınmak suretiyle hazırlanırlar. Nüfusu 10.000’i geçen yerleşim yerlerinde imar planı yapılması zorunludur; nüfusu 10.000’in altında olan yerlerde ise imar planının yapılmasına ilişkin olarak belediye tarafından karar verilebilir.
Uygulamada en sık karşılaşılan ve itiraz edilen ya da imar planının iptali davasına konu edilen imar planı çeşitleri nazım imar planı ve uygulama imar planıdır; çünkü bu planlar doğrudan vatandaşların yaşantısına ve mülkiyet hakkına temas etmekte olan planlardır.
Hukuka aykırı imar planlarına karşı ilgililer tarafından süresi içerisinde itiraz edilebilir veya idari yargıda imar planının iptali davası açılabilir. İmar planına itiraz edilmesi, bu itirazı yine itiraza konu edilen imar planını onaylamış olan belediye meclisi veya valiliğin inceleyecek olmasından dolayı ülkemizde genellikle sonuç doğurmayan bir yoldur. Ayrıca imar planının iptali davası açılabilmesi için, plana askı süresi içerisinde itiraz edilmiş olması gibi bir zorunluluk da bulunmamaktadır. Bu nedenle genellikle vatandaşların idare mahkemesi nezdinde idari işlemin iptali davası niteliğinde olan imar planının iptali davasını açmaları gerekmektedir
Tüm Hakları Saklıdır. Designed by NFS Soft